Âl-i İmran Suresi 2. Ayetin Tefsiri

اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ الْحَيُّ الْقَيُّومُۜ

"Allah; ondan başka İlah yoktur! O diridir, varlığı kendindendir"(Âli İmran 3/2)

"İlah" kayıtsız şartsız kendisine itaat edilen, kendisi otoritenin kaynağı kabul edilendir. Herhangi bir kişi, yaratılmış diğer bir kişiye sırf o dediği için kayıtsız şartsız itaat ederse bu kimseyi ilah edinmiş olur. Kayıtsız şartsız emirleri yerine getirilen tek makam, tek zat Allah-u Tealadır. Allah'ın emirleri dışında gelen emirler kayıtlı ve şartlı olup, Allah'ın emirlerine aykırı olmamak zorundadır. Eğer bunları yapmak için zor kullanılırsa can güvenliği koruyacak şekilde katlanılır ve ilk fırsatta vaz geçilir. Resulullah'ı dinleyen ashab söylediklerinin kendisine mi ait yoksa Cenab-ı Hakka'mı ait olduğunu sormuşlardır. Hz. İbrahim'in sorgulaması gibi, sorgulama sürecinde hiçbir şeyden korkulmamalıdır. Allah-u Teala Hz. İbrahim'in arayışını şöyle anlatıyor; "Gecenin karanlığı üzerine çökünce bir yıldız gördü, "Bu benim Rabbimdir, (beni yöneten bu olmalıdır)" dedi. Işığı kaybolunca, "Ben ışığı kaybolanları istemem." dedi. Ayı, ışıklarını saçarken gördü, "Benim Rabbim (beni yöneten işte) budur" dedi. Onun ışığı da kaybolunca "Rabbim doğruyu göstermezse gerçekten ben de bu sapık kavimden biri olacağım" dedi. Işıklarını saçarak doğan güneşi görünce "(Tamam) İşte benim Rabbim (beni yöneten) budur; bu daha büyük" dedi; onun ışığı da kaybolunca dedi ki; "Ey kavmim! Sizin ortak saydığınız ne varsa ben onların hepsinden uzağım. Ben yüzümü, doğrudan doğruya gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden değilim."(Enam 6/76-79) Zira doğruları arayıp bulmak için Allah-u Teala'nın emri dışında her şey tartışılabilir. Allah'tan başka ilah olmadığını kavramak, O'nun kanunlarına göre davranmaktır. Allah-u Teala şöyle buyuruyor; "Müminler! Allah'a itaat edin, bu Elçiye itaat edin ve sizden olan yetki sahiplerine de. "Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah'a ve Elçisine götürün. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız böyle yaparsınız. Böylesi hayırlı olur ve çok güzel sonuç verir."(Nisa 4/59) Gelenekte yetkiliye itaat Allah'a itaat sayılmıştır. Hatta geçmişimizde devlet başkanına isyan Allah'a isyan sayılmış ve Osmanlı padişahlarına "Allah'ın yerdeki gölgesi" denilmiştir. Böylelikle devlet başkanı bir konu üzerinde karar kılıp, kanun çıkardığında ona itaat farz sayılmıştır. Nisa 59. Ayette "sizden olan" ifadesiyle müminler kastedilmektedir. Ayetin devamında yetkiliye itaatin Allah ve Resulüne aykırı olan durumlarda geçersiz olduğu bildirilmektedir. Bu durum Resulullah'ın Bedir savaşında iki görevi olması gibidir. Biri Allah Resulü, biri de ordu komutanı olarak görevidir. Kendisi Allah'ın emrini tebliğ ederken yani Allah Resulü sıfatıyla hiç kimse itiraz edemez. Bir İslam devletinde yönetimin Kur'an'a göre olma zorunluluğu vardır. Yönetilenlerin yöneticilere itiraz hakkı vardır. İlgili ayette şöyle buyuruluyor; "Allah ve Elçisi bir işi kesinleştirdiği zaman artık inananmış bir erkeğin ve kadının, kendi işlerinde seçme hakkı kalmaz. Kim, Allah'a ve Elçisine baş kaldırırsa apaçık bir şekilde sapmış olur."(Ahzab 33/36)

Peki ya biz "Allah'tan başka ilah yoktur" derken gerçekten diyor muyuz? Allah'ın tek ilah olduğunu herkes söyler. Mekke'li müşrikler de Kabe'yi tavaf ederken "lebbeyk la şerike lek/emret Allah'ım senin ortağın yoktur" derlerdi. Fakat bu sözlerinden sonra "illa şerikun huve lek temliku ve ma melek/bir ortağın var o zaten senin onun üzerinde yetik de aittir onlar zaten senin" derlerdi. Böyle olduğunda Allah'a ortak koşmadıklarını zannederlerdi. Bu açıdan şu ayeti çok iyi anlamamız gereklidir: “Allah insanların bir kısmını yoluna kabul eder. Bir kısmı da sapık sayılmayı hak eder. Çünkü onlar Allah’tan önce şeytanların emrine girer  bir de kendilerini doğru yolda görürler.”(Araf 7/30) Ayette geçen "dun" kelimesi bir şeyin altında demektir. Yani Allah'ın altında, insanların üstünde kalan bir kısım varlıkları ortak koşan kimseler sapık sayılmayı hak etmişlerdir. Allah'ı inkar etmedikleri ve iman şartlarını kabul ettikleri için de kendilerini doğru yolun ortasında saymaktadırlar.

"Allah!.. Ondan başka ilah yoktur. O diridir, varlığı kendindendir. Onu ne uyuklama tutar, ne uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa, hepsi onundur. Onun huzurunda şefaat edecek olan da kimmiş ; onun izniyle olursa başka. O, onların ellerinde olanı da bilir; geride bıraktıklarını da. Onlar onun bilgisinden onun tercih ettiği kadarı  dışında bir şey kavrayamazlar. Hâkimiyeti gökleri de kapsar yeri de. Bunları korumak ona ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür."(Bakara 2/255) ayet de Ali imran suresi 2. Ayet ile aynı şekilde başlamaktadır. Allah'ın kayyum olması her zaman işinin başında olmasıdır. Her hangi bir saniye gaflet içerisinde, herhangi bir şeyden habersiz olması söz konusu değildir.