Bakara Suresi 21. Ayetin Tefsiri

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ

"Ey insanlar; sizi ve sizden öncekileri yaratan Sahibinize (Rabbinize) kul olun ki, kendinizi koruyasınız."(Bakara 2/21)

Rab/Sahip:

"Rab" mastardır ama ismi fail olarak kullanılır. Mastar olarak anlamı; bir şeyi olgunlaştırıncaya kadar aşama aşama yetiştirip geliştirmektir. İsim olarak yalın halde kullanılırsa Allah Teâlâ anlaşılır. Çünkü bütün varlıkları, işe yarayacak hale getiren odur. Bu konuda başkalarını da ana etken görenler, onlara da Rab derler.

Araplar bir şeyin sahibine de rab derler; evin sahibine, rabb’ud-dâr, atın sahibine, rabb’ul-hısan denebilir. Bir kölenin sahibine de rab dendiği için Yusuf aleyhisselam hapishanede yanına gelen köleye şöyle demiştir: “Rabbine dön de sor bakalım, ellerini kesen kadınların derdi neymiş? Benim Rabbim (olan Allah) onların oyunlarını bilir.” (Yusuf 12/50)  Züleyha birlikte olmak istediğinde Yusuf aleyhisselam bu sözü, kendini evinde barındıran efendisi için de söylemiştir: Bulunduğu evin kadını, ısrarla ondan yararlanmak istedi. Bütün kapıları kapadı ve “Haydi, gel” dedi. Yusuf; “Allah’a sığınırım. O benim rabbimdir. Bana iyi bir makam verdi. Çünkü yanlış yapanlar umduğuna kavuşamazlar” dedi.(Yusuf 12/23)

Kur’ân-ı Kerîm’de rab kelimesi 962 yerde Allah’a doğrudan nisbet edilmektedir (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “rbb” md.). Bunun dışında beş yerde “hükümdar” mânasında Hz. Yûsuf dönemindeki Mısır meliki için kullanılmış (Yûsuf 12/23, 41, 42, 50), bir âyette Hz. Mûsâ devrindeki Firavun’un tanrılık iddiasıyla kendisi hakkında kullanımı şeklinde (en-Nâziât 79/24), bir âyette de Allah’tan başka rab aranmamasının gerektiği vurgulanırken (el-En‘âm 6/164) zikredilmiştir. Rabbin çoğulu olan erbâb da birden fazla rab edinmenin eleştirisi çerçevesinde dört âyette yer almıştır (Âl-i İmrân 3/64, 80; et-Tevbe 9/31; Yûsuf 12/39). Başta Hz. Mûsâ olmak üzere geçmiş peygamberlerin bağlıları için kullanılan ribbiyyûn, rabbâniyyûn (Rabbe bağlı olup ilmi ve ameli yetkin derecede bulunanlar) dört âyette geçmektedir (Âl-i İmrân 3/79, 146; el-Mâide 5/44, 63). Kur’an’da rab çeşitli isimlere ve zamirlere, en çok da tekil ikinci şahıs zamirine muzaf olarak kullanılmıştır. 242 yerde tekrarlanan bu hitabın 200’den fazlası Hz. Peygamber’e yöneliktir. “Sizin rabbiniz, onların rabbi” biçimindeki çoğul zamiriyle 243, “ey rabbim, ey rabbimiz” şeklindeki niyaz ifadesiyle 178 defa geçmektedir. Rabbin sıfat tamlaması ve mübtedâ-haber konumundaki cümle içi bağlantılarının tamamına yakın kısmında Allah’ın azameti, aşkınlığı, lutufkârlığı, bağışlayıcılığı, şefkat ve merhameti, rızık verici, yol gösterici, yardım edici ve koruyucu oluşu ifade edilmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de ilâhî isim olarak Allah lafzından sonra en çok kullanılan kelime rabdir. Âyetlerdeki konumundan anlaşılacağı üzere bu ismin içerdiği şefkat, merhamet ve geliştirerek yaşatma fonksiyonları (rubûbiyyet), peygamberlerden münkirlere kadar bütün şuurlu canlıları ve evrendeki diğer varlıkları kuşatmaktadır. Bütün ilâhî sıfatları kapsadığı kabul edilen Allah lafzı bir bakıma ulûhiyyetin zâtî-aşkın yönünü temsil ederken rab ismi O’nun yaratılmış âleme yönelik fiilî tecellilerine işaret eder. Bu ismin yer aldığı doksan dört sûrenin muhtevasına bakıldığında bunlarda ilâhî inâyetin tekrar edildiği ve bu inâyet iklimine çağrı yapıldığı görülür. Bu çerçevede kulların “rabbi, rabbenâ” ile başlayan niyazlarında Allah’a yönelen talepleri anne şefkatini andıran ilâhî inâyet tecellileriyle karşılanır. Resûlullah’ın bir beyanı da bu bakış açısını desteklemektedir. Hz. Ömer’in naklettiğine göre bir gün Resûl-i Ekrem, annelerinden ayrı kalmış çocukların arasında dolaşan bir kadının bir çocuğu bağrına basıp emzirdiğini görünce etrafındakilere, “Ne dersiniz, çocuklara karşı bu kadar şefkatli olan şu kadın kendi yavrusunu ateşe atar mı?” diye sormuş, onlar “hayır!” diye cevap verince şöyle demiştir: “Allah’ın kullarına olan merhameti bu kadının yavrusuna olan merhametinden daha çoktur” (Buhârî, “Edeb”, 18; Müslim, “Tevbe”, 22). Allah’ın özellikle insana ve genel olarak kâinata yönelik isim ve sıfatlarından olan rabbin başta rahmân, rahîm, gafûr, vedûd, rezzâk ve mâlikü’l-mülk olmak üzere birçok isimle anlam tamamlama ve dengeleme ilişkisi vardır.

Bakara 21. ayette geçen "sizi ve sizden öncekileri yaratan Sahibinize kul olun" ifadesi atalarının dini üzerinde inatla ısrar eden ve Allah'ın ayetlerini görmezden gelenlere etkili bir uyarıdır. Nitekim atalarını da kendilerini de yaratanı hatırlatmaktadır. Firavun halkına "yüce sahibiniz benim" derken etrafında bulunan insanlar o bölgenin en yetkin kişinin firavun olduğunu bilmekte olduğu gibi kendilerini yaratanın Allah olduğunu da bilmektedir. Yeryüzünde kendisinin yaratıcısının Allah olduğunu bilmeyen hiç kimse yoktur. Ayet yaratıcısının farkındalığını her zaman hisseden insanlara, yaratıcısının aynı zamanda onların sahipleri de olduğunu hatırlatmaktadır. Çünkü yaratanın kulunu sahipsiz, yolsuz, yönsüz, rehbersiz bırakması söz konusu olmamıştır. İşte günahlardan korunmak ve doğru istikamet üzerinde yaşamak ancak kullarının yaratıcısı ve Rabbi olan Allah'a şirk koşmadan kulluk etmek ile mümkün olacaktır.