Bakara Suresi 200. Ayetin Tefsiri

فَاِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَذِكْرِكُمْ اٰبَٓاءَكُمْ اَوْ اَشَدَّ ذِكْرًاۜ فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ

"Hac ibadetinizi yaparken Allah’ı, babalarınızdan aklınızda kaldığı gibi, hatta daha güçlü anın. İnsanlardan kimi der ki: “Rabbimiz! Bize ne vereceksen, bu dünyada ver!” Onun ahirette alacağı bir şey olmaz"(Bakara 2/200)

 MENSEK

Arapça'da üç anlam ifade eden bir kalıptır. Mefaal kalıbı - ismi zaman - ismi mekan - masdarı mimi kalıbındandır. Mensek kurban anlamında kullanıldığı zaman ki ayetin devamından kurban için kullanıldığı anlaşılmaktadır, kurban kesme zamanı, kurban kesme mekanı ve kurban kesmek olmak üzere üç manaya gelir.

İşte bu kurban kesme zamanı kurban bayramı, kurban kesme mekanı da Harem sınırlarıdır. Harem sınırları, Kabe ve etrafında Hz. İbrahim'in çizdiği sınırlardır. Peygamberimiz bu sınırları devam ettirmiştir. Bu yüzden Hz. Muhammed ümmetinde de kurban kesme mekanı Harem çevresidir. Üzerine Allah'ın adını anarak kurban kesilme sadece kurban bayramı kurbanı için gerekmektedir. Allah'ın adını anmak ve hayvanın kanını akıtmak hac kurbanını tamamlar. Hac kurbanı harem sınırlarında, onun dışındaki kurbanlar belli bir mekan şartı olmadan kesilebilir. Her ümmette kurban kesme zamanı, mekanı ve kurban ibadeti vardır. Hacıların kurban kesme zamanının belli olduğu şu ayette ifade edilmiştir; "İnsanların içinde haccı ilan et ki yürüyerek ve bitkin binekler üzerinde sana gelsinler; bütün derin vadilerden geçerek gelsinler. Gelsinler de kendi menfaatlerini görsünler; belli günlerde de Allah’ın onlara rızık olarak verdiği hayvanlardan en’âm (koyun, keçi, sığır ve deve) üzerine Allah’ın adını ansınlar. Onlardan hem siz yiyin, hem de darda olan yoksula yedirin."(Hacc 22/27-28)

Eskiden Araplar hac dönüşü babalarını methetmeyi adet edinmiş, büyük bir heyecanla geçmişliyle övünmeyi adet edinmişlerdi. Cenab-ı Hak "babalarınızı hatırladığınız gibi (onlardan öğrendiğiniz zikirler gibi)  Allah’ı zikredin, hatta daha güçlüsünü yapın.” ifadesiyle onları atalarından bahsetmekten men etmemiş fakat; bu anlatılanlar kadar hatta daha fazlasıyla O'nun ayetlerinin okunmasını, dua edilmesini, yalvarıp yakarmalarını emretmiştir.

 İnsanlardan kimi der ki: "Rabbimiz! Bize ne vereceksen bu dünyada ver!" Onun Ahirette alacağı bir şey olmaz."(Bakara 2/200)

Mümin olsun kafir olsun, her insan hayatının en azından belli zamanlarında dua etmeye ihtiyaç duymaktadır. Kimi insanlar dünyayı, kimi insanlar da dünya ve ahirette iyiliği tercih ederler. Dünyayı ahirete tercih edenlerin duaları mümin olanlarınkinden farklılık göstermektedir. Dindar olan kimseler hem imtihanı kabul eder hem  de dua eder, dinsiz kimseler ise imtihanı kabul etmeden yakın zamandaki çıkarları için dua ederler. Gerekli gayreti göstermeyen kişi hiç bir zaman dilediği sonuca ulaşamayacaktır. Bir de kendi duasının kabul olmayacağını, ancak üstün gördüğü bir aracının duasının kabul olacağını düşünüp duaları için onları kullananlar vardır. Allah-u Teala şöyle buyuruyor; "De ki; “Allah ile aranıza koyarak  çağrıda bulunduklarınızın ne olduklarını gördünüz mü? Gösterin bana; yeryüzünde neyi yaratmışlar? Yoksa göklerde bir payları mı var? Söyledikleriniz içinize yatıyorsa   bu konuda bana, daha önce gelmiş bir kitap veya bir bilgi kırıntısı getirin.”(Ahkaf 46/4)