TEKASÜR
[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.
[*] Çoklukla övünme duygusu, mü’min-kafir, bütün insanlarda vardır (Hadid 57/20, Kehf 18/34). Nebimizin komutasında yapılan Huneyn savaşında müminler, ilk defa kafirlerden sayıca fazlaydılar. Bu, onları çok etkiledi ama işlerine yaramadı. Allah’ın yardımı olmasaydı savaşı kazanamayacaklardı (Tevbe 9/25-26). Malı ve evladı ile övünenlerin çoğu Allah’ın ayetlerini dikkate almaz. Nitekim bu gibi insanlar, Allah’ın nebilerinin yaptığı tebliği kabul etmemiş, onlara şöyle demişlerdi: "Biz sizinle gönderilen mesajları tanımayız. Malımız da evladımız da daha çok. Biz azaba uğratılacak değiliz” (Sebe 34/34-35).
[*] Birçok insan, bildiği halde bilmiyormuş gibi davrandığı için onlar da bu kapsama girer (Enbiya 21/39, Rum 30/58-59).
[*] Mü’min-kafir herkes ahirette cehennemi görecek; ama oraya sadece suçlular girecektir (Kehf 18/53, Furkan 25/12-13, Şuara 26/91, Mülk 67/27, Naziat 79/36). Sevabı günahından fazla olanlar cehennemi uzaktan görecek; ama onun hışırtısını bile duymayacaklardır (Enbiya 21/101-102). Cehenneme gidenlerle onlar arasında karşılıklı konuşmalar olacaktır (A’raf 7/44-50, Saffât 37/51-57, Müddessir 74/40-47).
[*] A'raf 7/6, Hicr 15/92, Nahl 16/93, Enbiya 21/23, Zuhruf 43/44.