ENBİYA
[*] Sahiplerinden
[*] Sahibim
[*] Ankebut 29/50-51
[*] İsra 17/59
[*] Ayetin metninde geçen Zikir, Allah’ın indirdiği kitap, ehl-i zikir de o kitapta uzmanlaşmış kişi demektir.
[1*] Bu âyet Allah Teâla’nın nebi olan resullerine koruma sözü verdiğini ve onları, düşmanlarından kurtardığını bildiriyor. Nebîmiz Muhammed aleyhisselamı da (Maide 5/67) İsa aleyhisselamı da düşmanlarının eline düşürmemiştir. (Al-i İmran 3/55, Nisa 4/157) Öyleyse nebîlerin ve resullerin öldürülmesinden söz eden Al-i İmran 3/183, Bakara 2/91 ve diğer âyetlerdeki katl = قتل kelimesi, onun kök anlamlarından izlâl = اذلال (Mekâyîs) yani itibarsızlaştırma dışında bir anlama gelmez. Bu işi, yalan söyleyen ve âyetleri görmezlikten gelerek kâfir olanların yapıyor olması da önemlidir. Kâfirler iki kesimdir, biri kimliğini açıkça ortaya koyar diğeri de inanmış gözükerek alttan alta iş çevirir. İşte nebîleri etkisizleştirmeye çalışanlar bunlardır. İlgili âyetler üzerinde düşünülünce bunların tamamına yakınının Yahudi olduğu ortaya çıkar.
[2*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. İnsanın var etmesi, “gerekeni yapması”, Allah’ın var etmesi de “o şeyi yaratmasıdır” Burada Allah’ın gerek gördükleri kişeler müminlerdir. “O sırada elçilerimizi ve inanıp güvenenleri kurtarırız. Bu hep böyledir. İnanıp güvenenleri kurtarmak boynumuzun borcudur.” (Yunus 10/103)
[3*] Bir gün Allah (kurulan oyunu bozdu ve) şöyle dedi: “Bak İsa! Seni vefat ettireceğim# ve katıma yükselteceğim. Âyetlerimi görmezlikte direnen şu insanlardan seni kurtaracağım. Senin izinden gidenleri, âyetleri görmezlikte direnenlere kıyamet gününe kadar üstün kılacağım#. Sonunda yeniden diriltilip bana geleceksiniz. Aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz konuları, o zaman karara bağlayacağım. (Al-i İmran 3/55)
[*] “Eski makamlarınızda soru sorulan, bilgi ve görgüsüne danışılan biri idiniz. Bu da sizi şımartmıştı.” anlamına gelmektedir.
[*] Boşuna diye anlam verdiğimiz kelime لَاعِبِينَ/lâibîn'dir. Kökü olan لَعِباً ولَعْب/la'b ve laib, doğru bir hedefi olmadan yapılan iştir. (Müfredat)
[*] Rabbi
[*] Allah’ın oğlu veya kızı olduğu iddia edilen o kullar.
[*] Dua edemezler.
[*] ميد = meyd, gidip gelme, savurma (el- Ayn) batırma ve alt üst etme anlamlarına gelir. (Lisan’ul-Arab) Jeolojide yerin içinde, sıvı veya hamur kıvamında uçucu gazlarla doymuş eriyikten oluşan ve magma tabakasından söz edilir. Bu âyet, onun delili olabilir. Eğer kara parçaları dağlarla sabitlenmiş olmasaydı yeryüzü kayar ve insanları batırırdı.
[*] Arapçada çoğul en az üçtür. Ayette kullanılan dönme fiili çoğudur(يَسْبَحُونَ- yesbehûne). Bu nedenle ayette bildirilen ve kendilerine ait bir yörüngede dönen şeyler güneş, ay ile gece ve gündüz’e neden olan şeydir. (Güneş+ay+(gece gündüz) dönmektedir.
[*] En’âm 6/33
[*] Bkz. Fussilet 41/53
[*] İslam’ın yayılması nedeniyle Mekke’yi kuşatan topraklarda müslüman sayısı artıyor, askeri ve siyasi gelişmeler Mekke’lilerin aleyhine işliyor.
[*] Hak(doğru) ile batılı(yanlışı) ayıran Kitabı.
[*] İçlerinde” anlamı verdiğimiz kelime el- ğayb = الغيب‘dır. Bkz: Bakara 2/3
[1*] Sonsuz hikmetlerle dolu. ‘Bereket’ kendinde artma özelliği bulunandır. Örneğin buğday tohumu bereket özelliğine sahiptir. Doğru şekilde kullanıldığı takdirde, birkaç kilogram buğday tanesinden tonlarca mahsul alınabilir.
[*] Rabbiniz.
[*] دً=keyd, çare bulmak ve gidermek anlamına gelir. (es-Sıhah ve Mekayîs’ul-Luğa)
[*] iltifat Bakara 2/64
[*] ..
[*] ...
[*] ...
[*] ..
[*] ..
[*] ...
[*] Yunus aleyhisselam Allah'tan izin almadan görev yerini terk edip gittiği için Allah cezalandırmış, yunus balığı tarafından yutulmuştu, Ayetteki “karanlıklar” ifadesi balğın karnını anlatmaktadır. (Bkz.. Saffat 37/139-148) Bu âyete göre o,balık tarafından yutulduğunu anlamamış, karanlık bir deliğe girdiğini sanmıştı. Balığın yuttuğunu bilseydi ölmek üzere olduğunu anladığı için tevbenin ona fayda vermeyeceğini bilirdi. (Bkz. Nisa 4/17-18) Balığın karnında canlı kalabileceğini düşünemeyeceği için kendini bir deliikte sanmış ve tevbe etmişti. Tevbesinin kabul edilmesi bundandı
Karnlıkları içinde diye meal verdiğimiz. فِي الظُّلُمَاتِ kelimesindekiال takısı, muzafun ileyhten ıvaz olduğu yani onun yerine geçtiği için ُظلُمَاتِ النون فِي Balığın karanlıkları anlamındadır.
[1*] ..
[2*] Sahibinizim
[*] Yecuc ve Mecuc bütün kafirler için kullanılan ortak isimdir. Resulullah (sav) buyurdular ki:
"Kıyamet günü Aziz ve Celil olan Allah: "Ey Adem" diye seslenir. Adem: "Ey Rabbim buyur, emrindeyim, bütün hayırlar senin elindedir!" der. Şöyle bir nidada bulunulur: "Allah sana, cehennem heyetini çıkarmanı emrediyor!" Adem sorar: "Ey Rabbim, cehennem hey'eti ne kadardır?" "Her binden dokuzyüzdoksandokuzu!" İşte hamilelerin çocuğunu düşürdüğü, çocukların ihtiyarladığı, insanların sarhoş olmadıkları halde, azabın şiddetinden sarhoşa döneceklerini göreceğin zaman bu zamandır." Bu haber Ashab'a çok ağır geldi. Öyle ki yüzlerinin rengi değişti. "Ey Allah'ın Resulü!" dediler, "Bu binde bir içine hangimiz gireceğiz?" "Ye'cuc ve Me'cuc'dan binde dokuzyüzdoksandokuz, sizden ise bir olacak. Şunu da bilin ki siz, insanlar arasında, beyaz bir öküzde siyah bir kıl veya siyah bir öküzde beyaz bir kıl durumundasınız." Buhari, Tefsir, Hac 1, Enbiya 7, Rikak 46, Tevhid 32; Müslim, İman 379, (222)
[*2] Doğum günü gelmiş kadının karnı gibi tümsekleşmiş kabirleri açılır, her biri oradan çıkıp toplanacakları yere doğru koşmaya başlarlar.
[*] Bunlar büyük günahlardan uzak duran kişilerdir.Bkz: Nisa 4/31, Necm 53/32
[*] Zebûr, hikmet dolu kitap anlamındadır. (ez-Zeccâ, Meânî’l-Kur’ân ve İ’râbuhu) Ali- İmrân 3/81’de bütün nebîlere kitap ve hikmet verildiği açıklandığı için bu ayette elif lâmlı olarak geçmesi, bunun bütün nebîlere verilen kitaplar olduğunu gösterir. Keşşaf da bu görüşe yer vermiştir. Bununla ilgili Kur’an ayetleri şöyledir: “ Allah, içinizden inanıp güvenen ve iyi iş yapanlara söz vermiştir; öncekileri hâkim kıldığı gibi bunları da mutlaka yeryüzüne hâkim kılacak, razı olduğu dini bunlar için sabitleştirecek ve korku çekmelerinin ardından güvene kavuşturacaktır. Bunlar, bana kulak verirler ve hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra da ayetleri görmezlikten gelen olursa, işte onlar, yoldan çıkmışlardır. Namazı düzgün ve sürekli kılın, zekâtı verin ve bu elçiye boyun eğin ki iyilik bulasınız. Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler), sakın bu topraklarda inanıp güvenenleri (müminleri) aciz bırakacaklarını hesap etmesinler. Varıp kalacakları yer cehennemdir. Ne kötü hale gelmektir o!” (Nur 24/55-57) İncil’de de şu ifadeler geçer: “Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.” (Matta İncili 5:5)
[*] İltifat Bakara 2/64