SÂFFÂT
[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.
[*] Tefsir bilginlerinin çoğu, ilk üç ayetteki özelliklerin meleklere ait olduğunu söylemişlerdir. Allah’ın yaptığı yeminler, bir şeyin önemini ortaya koymak içindir. Bu yeminlerin önemini herkesin kavrayabilmesi için bunların, kadın erkek her şahsı içine alan (النفوس) en-nüfus yani nefisler sözünün sıfatı olması gerekir (Al-i İmran 3/104, Kehf 18/27, Ankebut 29/45).
[*] Güneş, yılın her altı ayı boyunca farklı noktalardan doğar ve batar. Şöyle ki 21 Aralık’tan 21 Haziran’a kadar doğuş noktaları sürekli kuzeye kayar; 21 Haziran’da geri döner ve 21 Aralık’a kadar sürekli güneye kayar. Bu yüzden 21 Haziran ve 21 Aralık tarihlerine gündönümü denir. 20 Aralık’ta kuzey yarımkürede en kısa gün ve en uzun gece yaşanırken güney yarımkürede en uzun gün ve en kısa gece yaşanır. 20 Haziran tam tersidir. 20 Mart ve 22 Eylül günlerinde Güneş tam doğu noktasına geldiği için bu günlerde bütün dünyada gece gündüz eşit olur (Şuara 26/28, Rahman 55/17, Mearic 70/40, Müzzemmil 73/9).
[*] Gökler yedi kattır (Bakara 2/29, Talak 65/12, Mülk 67/3). Güneş sistemi ve Ay, dünya ile yıldızlar arasında yer alır (Nuh 71/15-16). Güneşin ve Ay’ın dolaştığı yörüngeler farklıdır (Yasin 36/38-40). Güneşin çekim alanında olan gök cisimlerine yıldız /necm değil, gezegen /kevkeb denir. Bunlar Kur’an’a göre 11 tanedir (Yusuf 12/4). Bu ayete göre gezegenler, birinci kat semanın süsleridir (Hicr 15/16-18, Furkan 25/61-62, Fussilet 42/12, Kaf 50/6, Mülk 67/5).
[*] Mele-i A’lâ, büyük meleklerin topluluğudur (Sad 38/69). Şeytanlar oraya yaklaştırılmazlar (Hicr 15/17, Şuara 26/210-212, Mülk 67/5).
[1*] İnsanlar birçok icatlar yaparlar. Ama bunlar, Allah’ın yarattıklarıyla kıyaslanamazlar. Bu sebeple Allah kendisini ”yaratanlar içinde en güzel yaratan” (Müminun 23/14) diye nitelemiştir.
[*] Ra’d 13/5, İsra 17/49, 98, Mu’minun 23/82, Neml 27/67, Kaf 50/3, Vakıa 56/47-48, Naziat 79/10-11.
[*] Yasin 36/51-53, Zümer 39/68.
[*] Din, “âdet, durum; yapılan işe karşılık vermek ve verilen karşılık, itaat /boyun eğme” anlamlarına gelir (es-Sıhâh). Din, Kuran’da insanın kabul edip ona göre yaşamaya söz verdiği sistem anlamına da gelir (Âl-i İmran 3/19, Kafirun 109/6). Eğer bu din Allah’ın dini ise boyun eğilen yalnızca Allah’tır ve karşılığı ondan beklenir. “Din günü” de dünyada yapılanların karşılığının alınacağı Ahiret günüdür (Fatiha 1/4-5, Nûr 24/25, Sad 38/78, Zâriyât 51/6 12-13, Vakıa 56/56, Mearic 70/26, Müddessir 74/46, İnfitar 82/9,15-19).
[*] Duhan 44/40-42, Mürselat 77/13-15, 35-38, Nebe 78/17-20.
[*] Bu ayetteki “ezvâc (أَزْوَاجَ)” kelimesi “eşler” değil, “eşlik edenler” anlamındadır. Vakıa suresinde birbirine eşlik edenler “ezvâc” üçe ayrılmıştır: Önde gidenler, defteri sağdan verilenler ve soldan verilenler (Vakıa 56/7-10).
[*] Allah ile aralarına koyduklarının büyük bir kısmı onların kendilerine kulluk ettiklerini kabul etmeyeceklerdir (Bakara 2/165 -167).
[*] Sağdan yaklaşmak, tıpkı Şeytan’ın yaptığı gibi, suret-i haktan görünmek yani doğru gibi görünüp yanlışa sevketmek demektir (A’raf 7/16-17, Ankebut 29/12).
[*] İnsan ve cin şeytanları hiç kimseye boyun eğdirecek güçte değildir. Onlar, sadece kendisine uyanları etki altına alabilirler. Bu da şeytanların gücünden değil, ona uyanların kendi tercihinden kaynaklanır (İbrahim 14/22, Hicr 15/39-42, Nahl 16/99-100, İsra 17/61-65, Sebe 34/21)
[*] Kasas 28/63.
[1*] İsra 17/105, Mü’minun 23/90, Kasas 28/85.
[2*] Bakara 2/101.
[*] En’am 6/160, Yunus 10/52, Neml 27/90, Yasin 36/54, Tur 52/16, Tahrim 66/7.
[*] “Samimiyeti onaylanmış” anlamı verdiğimiz ‘muhlas’ kelimesinin mastarı ihlastır. İhlas sözlükte bir şeyi kirlilikten, bulanıklıktan temizleyip arındırmak, saflaştırmak, katıksız, arı, duru hale getirmektir. Bu kelime Kur’an’da, dini Allah’a has kılan yani Allah’ın dinine bir şey katmayıp kulluğu sadece ona yapan, riyadan ve şirkten uzak olan samimi insanların ortak vasfını ifade etmek için kullanılır. Bu vasfa sahip olana “muhlis”, bu vasfı Allah tarafından onaylanmış olana da “muhlas” denir. İblis, bu özelliğe sahip olanları yoldan çıkaramaz. (Hicr 15/39-40; Sad 38/82-83).
[*] Cennette ikram edilecek her şey, bildikleri ve sevdikleri şeylerden olmakla birlikte her biri farklı lezzette olacağından onları her defasında daha çok seveceklerdir (Bakara 2/25, Enfal 8/4, Hac 22/50, Sebe 34/4).
[*] Yasin 36/57, Sad 38/51, Zuhruf 43/73, Duhan 44/55, Tur 52/22, Vakıa 56/20-21, Mürselat 77/41-43.
[*] Yunus 10/9, Hac 22/56, Vakıa 56/10-12, Kalem 68/34, Mearic 70/32-35.
[*] Tur 52/23, Vakıa 56/19, İnsan 76/15-18.
[*] Cennette hem kadın hem de erkek müminlerin emrine verilecek olan hizmetçiler, hurilerdir (Sad 38/52, Duhan 44/54; Tur 52/20; Rahman 55/56,72; Vakıa 56/22; Nebe 78/33).
[*] Saffat 37/16.
[*] Duhan 44/56. Mevte (الموتة) çeşit bildiren mastar olduğu için “ölüm çeşidi” anlamına gelir. Dünyada iki çeşit ölüm vardır, bir uyku, diğeri bilinen ölümdür (Mümin 40/11-12). Ayrıntılı bilgi için bkz (Zümer 39/42)
[*] Nisa 4/13, Maide 5/119, En’am 6/16, Tevbe 9/72, 100, Mü’min 40/9, Hadid 57/12, Saf 61/10-13.
[*] “Fitne”, altını içindeki yabancı maddelerden ayırmak için ateşe sokmaktır (Müfredat). Kur’an’da bu kelime imtihan (A’râf 7/155), aldatma (A’râf 7/27), cehennem azabı (Zariyât 51/10-14) ve savaş (Bakara 2/216) anlamlarında kullanılmıştır.
[*] “Samimiyeti Allah tarafından onaylanmış olan kullar” olarak tercüme edilen “muhlas” tabiri için bkz: Saffat 37/40.
[1*] Enbiya 21/76, Şuara 26/117-118, Kamer 54/10, Nuh 71/26-28.
[2*] Nuh kıssası hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: A’raf 7/59-72, Yunus 10/71-73, Hud 11/25-48, Mu’minun 23/23-30, Şuara 26/105-122, Kamer 54/9-16, Nuh 71/1-28.
[*] Bunlar, Nuh aleyhisselam ve onunla birlikte gemiye binenlerdir (İsra 17/3). Kendisinden sonra gelen tüm nebiler Nuh aleyhisselamın soyundan gelmiştir (En’am 6/84, Hadid 57/26).
[*] A’raf 7/64, Yunus 10/73, Enbiya 21/77, Furkan 25/37, Şuara 26/120.
[*] Enbiya 21/69-70.
[*] Enbiya 21/71, Ankebut 29/26, Zuhruf 43/27. Bu emir, Tevrat’ın Yaratılış 12:1-3 pasajlarında da anlatılır.
[1*] İbrahim Aleyhisselamın birlikte iş yaptığı bildirilen oğlu, İsmail Aleyhisselamdır. O iş Kabe’nin yeniden inşasıdır (Bakara 2/127). Onun İshak Aleyhisselamla birlikte iş yaptığından bahseden bir ayet yoktur.
[2*] Meryem 19/54.
[*] En’am 6/84, Hud 11/71, Meryem 19/49, Enbiya 21/72, Ankebut 29/27.
[1*] Ayetteki “İkisinin soyundan” ifadesi “İbrahim’in ve İshak’ın soyundan” anlamındadır. İshak, İbrahim aleyhisselamın oğlu olduğu için onun soyu, elbette babasının da soyudur. İbrahim aleyhisselamın ikinci soyu oğlu İsmail aleyhisselamla devam etmiştir.
[2*] Bakara 2/124.
[*] Firavun’un baskı ve zulmünden kurtarıldılar (Bakara 2/49-50, Duhan 44/30-31).
[*] Daha önce Nuh Aleyhisselam (Şuara 26/106), Hud Aleyhisselam (Şuara 26/124), Salih Aleyhisselam (Şuara 26/142), Lut Aleyhisselam (Şuara 26/161) ve Şuayb Aleyhisselam (Şuara 26/177) da kavimlerini aynı şekilde uyarmışlardı.
[*] Ba’l, Tevrat’ta da ismi geçen bir puttur. Ugarit metinlerine göre Ba'l, Kenan topraklarında bereket ve hasadı başlatması için yalvarılan putlardan biri idi. İsrailoğulları Mısır’dan çıkıp Kenan topraklarına girdiklerinde bu puta da tapmaya başlamışlardı. Kendileri bu konuda nebîleri tarafından uyarıldılar (Bkz: Hakimler 2:1-13; 3:1-6; 8:29-35; 1.Krallar 18:1-40; 2. Krallar 1:1-18; Hoşea 9:10; 11:1-2; 13:1-3; 14:1-3; 4-9. En büyük mücadeleyi de İlyas aleyhisselam verdi. (1.Krallar 18:1-40).
[*] Benzer ifadeler için bkz: Şuara 26/26, Duhan 44/8.
[*] Saffat 37/57’de “el-muhdarîn (الْمُحْضَرِينَ)” kelimesi “cehenneme atılacaklar” anlamında olduğu için bu ayet ona göre meallendirilmiştir.
[*] “Samimiyeti Allah tarafından onaylanmış kullar” olarak tercüme edilen “muhlas” tabiri için bkz: Saffat 37/40.
[*] Ayette geçen “İlyasin” kelimesi İlyas Aleyhisselamı gösterir. Ayetlerin bağlamı ve zamirlerin tekil kullanılmış olması, İlyas’tan başka bir şahsın kast edilmesine imkan vermemektedir. Benzer durum, aynı manayı ifade eden Seynâ (Mü’minun 23/20) ve Sînîn (Tin 95/2) kelimelerinde de vardır.
[*] A’raf 7/83, Hicr 15/59, Enbiya 21/74, Şuara 26/170, Ankebut 29/32-33.
[1*] “(Bedeninin) Kalıntısı kalacak olan” anlamı verdiğimiz kelime ğâbir (غابر)’dir (Lisan’ul-Arab). Bu kelime inanmadıkları için yanardağ patlaması sonucu lav külleri altında kalan Lut aleyhisselamın eşi ve diğerleri ile ilgili olarak bu ayetle birlikte toplam yedi ayette geçer (A'raf 7/83, Hicr 15/60, Şuara 26/171, Neml 27/57, Ankebut 29/32-33). Kur’an’da yanardağ patlaması ile helak olduğu bildirilen diğer topluluk Ashab-ı Fil’dir. Orada ğâbir kelimesi yerine “içi yenmiş bitki kabuğu” sözü kullanılır (Fil 105/5). Bu da yanardağ külleri altında kalan cesetlerin içinin yok olduğunu, dışının kaldığını gösterir.
[2*] Hicr 15/60, Şuara 26/171, Neml 27/57. Lut kavminin üzerlerine kükürt ve ateş yağarak yok edilişi Tevrat'ın Yaratılış 19. babında anlatılır. Orada Lut'un karısının tuz kesildiği bilgisi yer almaktadır.
[*] Patlayan yanardağın külleri altında kalan o halkın üzerinden, gündüz vakti geçilmesinden söz edilmemesinin sebebi, oradaki gündüz sıcaklığının yüksekliği ile alakalı olabilir.
[*] Enbiya 21/88. Aynı olay Tevrat / Yunus 2:10 pasajında da anlatılmaktadır.
[*] Aynı olay Tevrat / Yunus 4:6-11 pasajlarında da anlatılmaktadır.
[*] Kalem 68/50. Bu kent, Tevrat / Yunus 3:1-2 pasajlarına göre, nüfusu yüz yirmi binden fazla olan Ninova’dır.
[*] Bunlar Yunus aleyhisselamın kavmidir. Onlar tövbekar olup ona inandı ve helak edilmekten kurtuldular (Yunus 10/98).
[*] En’am 6/100, Nahl 16/57, İsra 17/40, Zuhruf 43/16, Tur 52/39, Necm 53/21.
[*] Bakara 2/116, Yunus 10/68, Kehf 18/4, Meryem 19/88-93, Enbiya 21/26.
[1*] Burada cin, melek anlamındadır. Çünkü onların Allah ile soy bağı kurdukları varlıklar sadece meleklerdir.
[2*] Zariyat 51/56.
[*] En’am 6/100, Mü’minun 23/91, Saffat 37/180, Zuhruf 43/81-82.
[*] “Samimiyeti Allah tarafından onaylanmış kullar” olarak tercüme edilen “muhlas”tabiri için bkz: Saffat 37/40.
[*] “Samimiyeti Allah tarafından onaylanmış kullar” olarak tercüme edilen “muhlas” tabiri için bkz: Saffat 37/40.
[*] Yunus 10/103, Rum 30/47, Mü’min 40/51, Mücadele 58/21.
[1*] Yunus 10/65, Fatır 35/10, Münafikun 63/8.
[2*] Saffat 37/159.
[*] Fatiha 1/2, En’am 6/1, Kasas 28/70, Rum 30/18, Sebe 34/1, Fatır 35/1, Teğabun 64/1.