NEBE

TEFSİR
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,


(Nebe 78/1)
عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ
Neyi soruşturuyorlar?


(Nebe 78/2)
عَنِ النَّبَاِ الْعَظ۪يمِۙ
O büyük haberi[*] (Allah’tan başka ilah olmadığı haberini)

[*] “Büyük haber” Allah’ın tek ilah olduğu, ondan başka ilah olmadığı ve onun her şeye tam hâkim olduğudur. Mekkeliler ellerinde bir delil olmadığı halde Allah ile aralarına girecek  aracılara ve kurtarıcılara inanırlardı. Allah’tan başka ilah olmadığının, araya kimsenin giremeyeceğinin doğru olduğunu anlıyorlardı ama bu onların sistemlerini çökertiyordu. Allah Teâlâ Nebî’mize şöyle buyururdu: De ki: “Ben sadece uyarıcıyım. Tek olan ve her şeye tam hâkim olan Allah’tan başka ilah yoktur. O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Sahibidir, güçlüdür ve çok bağışlar.” De ki: “Bu büyük bir haberdir ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz.” (Sad 38/65–68)


(Nebe 78/3)
اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ
Yani üzerinde anlaşamadıkları şeyi mi?


(Nebe 78/4)
كَلَّا سَيَعْلَمُونَۙ
Yok; yakında öğrenecekler.


(Nebe 78/5)
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ
Yok, yok (Allah ile araya kimsenin giremeyeceğini) eninde sonunda öğreneceklerdir.


(Nebe 78/6)
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ مِهَادًاۙ
Yeryüzünü bir beşik[*] haline getirmedik mi?

[*] Dünya, bir beşik gibidir; yılda iki kere dik olur, iki kere de yanlara doğru eğilir. 21 Mart ve 23 Eylül’de dik olur. Bu tarihlerde gölge açıları, her yerin enlemi kadardır. Dünyanın bu hareketinden dolayı gölge açıları her gün değişerek yaz başlangıcına kadar 23.4 dereceye kadar azalma, kış başlangıcına kadar da 23.4 dereceye kadar artma olur. Dünyanın günlük eğimi, gölge açılarıyla belirlenebilir. Bu durum, mevsimleri oluşturarak dünyayı yaşanabilir bir yer haline getirir. Dünya beşik gibi olmasaydı mevsimler oluşmaz ve burada yaşanamazdı.   

Evren; gökler, yer ve ikisinin arasındakiler olmak üzere üçe ayrılır. İlgili âyetlerin bir kısmı şöyledir: “Sizin ilahınız tek bir ilahtır. O, göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Sahibidir. Güneşin doğuş noktalarının da Sahibidir. Biz, en yakınınızdaki göğü (birinci katı) bir süsle; yıldızlarla süsledik.” (Saffât 37/4–6) “Yedi kat göğü tabaka tabaka nasıl yarattığını görmediniz mi? Onların (göklerin) içinde Ay’ı ışık yansıtıcısı, Güneş’i de ışık kaynağı yaptı.” (Nuh 71/15-16) Gökler ve yer, beşik hareketini birlikte yaparlar, bu yüzden kutup yıldızının dünya ile yaptığı açı, hiç bir zaman değişmez.

Güneş, ay ve Güneşin uyduları farklı hareket ettikleri için yıldızların ve ağaçların Güneşle yaptıkları açının daima değiştiğini, Güneşin, her gün farklı noktalardan doğup battığını görürüz. Allah Teala şöyle demiştir: “Yıldızlar ve ağaçlar eğilirler” (Rahman 55/6) Ağaçların, Güneşe göre ne kadar eğildiğini gölgelerinden anlarız.

 

(Nebe 78/7)
وَالْجِبَالَ اَوْتَادًاۖ
Dağları da birer kazık yaptık.


(Nebe 78/8)
وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجًاۙ
Sizleri (ruh ve beden şeklinde) eşleşmiş[*] olarak yarattık.

[*]Bu, ruh ile bedenin eşleşmesidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:“Allah sizi topraktan, sonra döllenmiş yumurtadan yaratmış . Sonra da (ruhunuzla) eşleşmiş hale getirdi.” (Fâtır 35/11) Ruh, organların tamamlanmasından sonra üflenir. İlgili âyet şöyledir: “Sonra (organlarını tamamlayarak) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiştir.” (Secde 32/9) Kur’ân’da ruh ile bedenden her birine nefis dendiği gibi ikisinin birleşmesinden oluşan insana da nefis denir. Beden ölür veya uyursa ruh onu terk eder. İlgili âyet şöyledir: “Allah ölümleri sırasında nefislerin nefislerini(ruhlarını)alır, ölememiş nefislerin nefislerini (ruhlarını) ise uyuduğu sırada alır.(Bedeninin) Ölümüne hükmettiği nefsi (ruhu) tutar, ötekini belirlenmiş eceline kadar salıverir. ” (Zümer 39/42) Ruh ölmediği için kafir ölünce (ruhu) der ki: “Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terk ettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söylediği sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar berzah (engel) vardır.” (Müminûn 23/99-100) Bedenin tekrar yaratılmasıyla engel kalkar ve ruh ile bedenin eşleşmesi tekrarlanır. Bunu şu âyet gösterir: “ruhlarla bedenler birleştirilmiş, (Tekvir 81/7).

 

(Nebe 78/9)
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًاۙ
Uykunuzu hayattan kopuş gibi yaptık[*].

[*] Geceyi size örtü, uykuyu hayattan kopuş gibi, gündüzü de kalkıp yayılma vakti yapan O’dur. (Furkan 25/47)

 

(Nebe 78/10)
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاسًاۙ
Geceyi bir örtü haline getirdik.


(Nebe 78/11)
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًاۖ
Gündüzü, çalışıp kazanma vakti yaptık.


(Nebe 78/12)
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًاۙ
Üstünüzde sapasağlam yedi gök bina ettik[4].

[4] Yeryüzünü altınızda bir yaygı, göğü de bina gibi yapılandıran O’dur.”  (Bakara 2/22)


(Nebe 78/13)
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًاۖ
Bir de ısı ve ışık yayan bir kaynak[*] oluşturduk.

[*] (Yedi kat göğün) içinde Ay’ı ışık yansıtıcısı, Güneş’i de ışık kaynağı yaptı. (Nuh 71/16)

 


(Nebe 78/14)
وَاَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَٓاءً ثَجَّاجًاۙ
Birbirini sıkıştıran bulutlardan boşalan sular indirdik.


(Nebe 78/15)
لِنُخْرِجَ بِه۪ حَبًّا وَنَبَاتًاۙ
Bunu, tohumu ve bitkiyi onunla çıkaralım


(Nebe 78/16)
وَجَنَّاتٍ اَلْفَافًاۜ
ve sarmaş dolaş bahçeleri oluşturalım diye yaptık.


(Nebe 78/17)
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ م۪يقَاتًاۙ
İyi ile kötünün ayrılacağı gün bellidir.


(Nebe 78/18)
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجًاۙ
O, sura üfleneceği gündür; arkasından bölük bölük gelirsiniz.


(Nebe 78/19)
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ اَبْوَابًاۙ
(O gün) Gök açılmış, kapılar oluşmuştur[*].

[*] Gökyüzü, yaratılmadan önce duman halindeydi. (Fussilet 41/11)

“Yerin başka yere dönüştürüldüğü, göklerin de dönüştürüldüğü günde. (İbrahim 14/48)

Yani Kıyamet gününde yaratılış tekrarlanacaktır. O gün “Gök beyaz bulutlarla yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.”(Furkan 25/25)

Gök kapıları, bu toz bulutlarının arası olmalıdır.

 

(Nebe 78/20)
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًاۜ
Dağlar yürütülmüş, (yok olmuş ve) toprağa karışmış olur.


(Nebe 78/21)
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًاۙ
Cehennem de gözetleme durumundadır.


(Nebe 78/22)
لِلطَّاغ۪ينَ مَاٰبًاۙ
Orası, haddini aşanların varacağı yerdir.


(Nebe 78/23)
لَابِث۪ينَ ف۪يهَٓا اَحْقَابًاۚ
Orada çağlar boyu kalacaklar,


(Nebe 78/24)
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًاۙ
serinliğin de içeceğin de zevkini tadamayacaklardır.


(Nebe 78/25)
اِلَّا حَم۪يمًا وَغَسَّاقًاۙ
Sadece çok sıcak ve çok soğuk[*] olacak,

[*] Ğasaq soğuk anlamındadır. Zeccâc [öl. 311 h.], الغاسِقُ = el-ğâsiq’in soğuk anlamında olduğunu, gündüze göre daha soğuk olduğu için geceye ğasik dendiğini söylemiştir [Lisan’ul-arab]. Allah Teala şöyle demiştir: “Burası böyle olacak ama azgınların sonu da çok kötü olacaktır. Cehenneme gidecekler ve orada kavrulacaklardır. Orası ne kötü beşiktir! Onlarınki bu! Tatsınlar bakalım, (hamm) kaynar ve (ğassak) dondurucu su.” (Sad 38/55-58)

Sıcak ve soğuk, ikili oluşturur. “…başka nice çifte azabı” sözü, ğassak’ın hamimin zıddı olduğunu gösterir.

 


(Nebe 78/26)
جَزَٓاءً وِفَاقًا
suçlarıyla orantılı ceza[*] göreceklerdir.

[*] Allah’ın ödülü de cezası da, kulun fiili ile orantılıdır: “Kim bir iyilikle gelirse ona, on katı verilir. Kim de kötülükle gelirse sadece bir katı ile cezalandırılır. Kimseye haksızlık yapılmaz.” (En'âm 6/160)

 

(Nebe 78/27)
اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًاۙ
Onlar, hesaba çekilmeye ilgi duymazlardı.


(Nebe 78/28)
وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كِذَّابًاۜ
(Bu yüzden) Âyetlerimiz karşısında yalan yanlış şeylere sarılmışlardı.


(Nebe 78/29)
وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا
Her şeyi tek tek yazıya geçirmişizdir.


(Nebe 78/30)
فَذُوقُوا فَلَنْ نَز۪يدَكُمْ اِلَّا عَذَابًا۟
(Onlara Cehennemde şöyle denecek:) Tadın bakalım; size daha ne azaplar tattıracağız!


(Nebe 78/31)
اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ مَفَازًاۙ
Şüphesiz ki kendini yanlışlardan koruyanlar için bir kurtuluş yeri vardır.


(Nebe 78/32)
حَدَٓائِقَ وَاَعْنَابًاۙ
Onların bahçeleri ve bağları,


(Nebe 78/33)
وَكَوَاعِبَ اَتْرَابًاۙ
yüksek seviyede hizmet yapan, birbirleriyle yaşıt dişi varlıklar /huriler[*],

[*] Arap dilinde yüksek olan ve yükselen her şey “ka’b (كَعْبٌ)”dır. İtibarlı ve başarılı birine “kâ’bı yüksek kişi (رجلٌ عَالِي الكَعْب)” denir (Lisan’ul-Arab). Bu ayetteki kevâib  (كَوَاعِبَ)” kelimesi “yüksekliği olan” anlamındaki  kâib (كاعب)in çoğuludur. Hurilerden beklenen yükseklik, hizmet seviyesindeki yüksekliktir. Hizmet ettikleri kişileri, göz uçlarıyla takip edecek olmaları bunu gerektirir (Sad 38/52, Rahman 55/56). Ama gelenekte, ilgili ayetler arasındaki bütünlük dikkate alınmamış,  daha önce insanların ve cinlerin hiç görmediği türden olan huriler (Vakıa 56/35-37, Rahman 55/56) kız sayılmış ve kevâib (كواعب) kelimesine “dolgun memeliler” anlamı verilmiştir. 


(Nebe 78/34)
وَكَأْسًا دِهَاقًاۜ
dolu dolu kadehlerle (çevrelerinde dolaşacaklar),


(Nebe 78/35)
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًاۚ
Orada ne bir boş söz ne de yalan işiteceklerdir.


(Nebe 78/36)
جَزَٓاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَٓاءً حِسَابًاۙ
Bu, Rabbinin (Sahibinin), işe göre hesaplanmış ödülüdür.


(Nebe 78/37)
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۙ الرَّحْمٰنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًاۙ
Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Sahibi olan Rahman’ın ödülüdür. (Ödül ve ceza sistemi konusunda) hiç kimse O’na tek kelime edemeyecektir.


(Nebe 78/38)
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰٓئِكَةُ صَفًّاۜ لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
Ruhların[*] ve meleklerin saflar halinde ayağa kalkacağı günde Rahman’ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşmayacak; konuşan da doğru konuşacaktır.

[*] Buradaki ruh ile kastedilen insanlar ve cinlerdir. Allah Teala şöyle demiştir: Herkesi toplayacağı gün Allah şöyle diyecektir: “Ey cinler! İnsanlarla çok bağlantılar kurdunuz.” Onların insan dostları diyecekler ki: "Rabbimiz! Birimiz diğerinden yararlandı. Nihayet bize biçtiğin sürenin sonuna vardık." Allah şöyle diyecek: “Yeriniz, içinde ölmeyeceğiniz ateştir. Koyduğum kurala uymuş olanlarınız başka! Senin Sahibin doğru karar verir, her şeyi bilir. (En’âm 6/128) Melekler, Allah tarafından görevlendirilmiş mümin cinlerdir. Bu âyete göre o gün onlar da ayağa kalkacaklardır.

Burada meleklerin ayrıca zikredilmesi, onların da sorumlu varlıklar olduklarını vurgulamaktadır.

 

(Nebe 78/39)
ذٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ مَاٰبًا
O gün bunların hepsi bir bir gerçekleşecektir. Bunları gereğini yapan[*] kendini Rabbine (Sahibine) yöneltecek yola girer.

[*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir(Müfredât)


(Nebe 78/40)
اِنَّٓا اَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَر۪يبًاۚ يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ تُرَابًا
Biz sizi, yakın bir azapla uyarmış olduk. O gün kişi, yaptığı her şeyi görecek, kâfir[*] olan da “Keşke toprak olsaydım!” diyecektir.

[*] Allah’ı ve ayetlerini görmezlikten gelen kişi.