FETİH
[*] Arap edebiyatında iltifat sanatı vardır, anlatımı canlı tutmak ve konunun önemini vurgulamak için söze farklı bir akış verilerek üçüncü şahıstan birinci şahsa, ikinci şahıstan birinci veya üçüncü şahsa, birinci şahıstan ikinci veya üçüncü şahsa vs. geçilir. Bu âyette biz = إِنَّا kelmesi kullanılmış, ikinci âyete aynı zatı ifade eden Allah kelamesi ile başlanmıştır. Türkçe’de bu sanat olmadığından bu gibi ifadeler bir Türk’ü şaşırtır. Bu surenin 1. ve 2. âyetlerinde olduğu gibi birçok âyete, bu sanat yok sayılarak meâl verilmiştir.
[*] sonraki diye tercüme edilen kelime تأخر = (teehhür) kelimesi sözlükte geri kalma, gerisinde olma anlamındadır.
Ayette yer alan önceki günah, Bedir’de düşmanı takip etmeme (Enfal 8/15-16), sonraki günah da düşmanı etkisiz hale getirmeden esir alma günahıdır (Muhammed 47/4). Allah Teâlâ Nasr Suresini indirerek, Nebîmizin işlediği bu günahların affını, Mekke’yi fetih şartına bağladı.
إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ . وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا . فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا.
“Allah’ın yardımı gelir, o fetih (Mekke’nin fethi) gerçekleşir, sen de insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiklerini görürsen işte o zaman, her şeyi güzel yapan Rabbin’e /Sahibine yönel ve bağışlanma dile! O, bütün tevbeleri kabul eder.” (Nasr 110/1-3)
[*] Buradaki izafet fî في anlamındadır. جُنُودُ في السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
[*] Bedevilerden
[*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir(Müfredât). İnsanın kendinden istenen bir şeyi var etmesi, görevini yapması olur, yapmaması onu suçlu hale getirir.
[*] ...
[*] Bedevilerden.
[*] Hudeybiyede biat edenler
[*] İltifat
[*] Allah’tan çekinerek kendini koruma, kendini(fıtratını) bozmama. Bakınız Bakara 2/2.
[1*] Mekke’nin fethine dair rüya gören Muhammet aleyhiselam bunu arkadaşları ile paylaşmıştı.
[2*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. Özne Allah ise “gereğini yarattı” anlamına gelir. (Bkz. Müfredât). Burada beklenen şey, Allah’ın desteğidir.
[*] İsim sıfatına izafe edilmiştir, ed-dîn’ul-hak =الدين الحق demektir. (Bkz. Sa’leb, el-Keşfu v’el-beyân, Tevbe 28.)