HADİD
[1*] Yer ve göklerin toplam altı günde yaratıldığını gösteren ayetler şunlardır: A’raf 7/54, Yunus 10/3, Hud 11/7, Furkan 25/59, Secde 32/4-5, Fussilet 41/9-12, Kaf 50/38, Hadid 57/4.
Bizim gün olarak bildiğimiz zaman birimi güneşe ve gündüze göre hesapladığımız bir kavramdır. Yaratılış aşamalarının anlatıldığı bu ayette bildirilen gün kavramı bizim bilmediğimiz bir gün kavramıdır. Bu nedenle parantez içinde “(evre)” ifadesi eklenmiştir.
[2*] Kur'an, halkın diliyle inmiştir (İbrahim 14/4). Halk dilinde arş, “saltanat koltuğu”dur (Yusuf 12/100, Neml 27/23). Arşa istiva ise “yönetimin başına geçme” anlamındadır. Türkçede de bu anlamda, “padişah tahta çıktı”, “falan kişi cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu” gibi ifadeler kullanılır. Dolayısıyla “Allah arşa istiva etti.” sözü de kâinatın yönetiminin Allah’ın elinde olduğunu ifade eder (A'raf 7/54, Yunus 10/3, Ra’d 13/2, Taha 20/5, Furkan 25/59, Secde 32/4).
[1*] Bkz: Araf 7/172
[2*] Sahibinize
[*] Buraya, “Mekke’nin fethinden önce” anlamı da verilebilir ama o zaman ayetin muhatabı biz olmayız.
[*] Burası mahşer yeridir; büyük günah işlememiş veya sevabı çok olanlar orada hiçbir sıkıntı çekmeyecekleri için o kapıdan girer ve kurtulurlar. Allah Teala şöyle buyurur: “Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Bu, kötü davrananları yaptıklarına karşılık cezalandırsın; güzel davrananları da daha güzeli ile karşılasın diyedir. Onlar, günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinden kaçınanlardır; diğer günahlar başka. Sahibinin affı kapsamlıdır.” (Necm 53/31-32)
“Önceden daha güzeli ile karşılama sözü verdiklerimiz Cehennemden uzak tutulacaklardır. O büyük dehşet onları üzmeyecek, ölümsüz olarak canlarının çektiği şeyler içinde olacaklardır. Melekler “bu sizin gününüz, size söz verilen gündür” diyerek onları karşılayacaklardır.” (Enbiya 21/101-103)
[1*]Buradaki âmenû آمنوا fiili if’al babındandır. Bu bab fiile vicdan=bulma anlamı da yüklediğinden ayete “vecedû enfusehüm muminîne” anlamı verilmiştir.
[2*] Buradaki el-hak kelimesi Allah’ın zikrini yani Kur’an’ı gösterir. Ondan inen de Kur’an’dan süzülen hikmet olur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur: “O, indirdiği kitap ve hikmet ile size öğüt vermektedir”(Bakara 2/231)
[*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir(Müfredât). İnsanın kendinden istenen bir şeyi var etmesi, görevini yapması olur.
[*] Âyette geçen مُّصِيبَةٍ musibet, savb (صوب) kökündendir. Mucemü mekâyîs’il-luğa’ya göre savb, bir şeyin nüzulü ve yerine yerleşmesi anlamına gelir. Bu sebeple âyete, ister iyi ister kötü olsun ‘olan her şey’ anlamını verdik. Sonraki âyet de bu anlamı doğrulamaktadır.
[*] İster iyilik olsun ister kötülük, başımıza gelen her şey Allah'ın onayıyla olduğu için bunların değişmeyeceğini bilmemiz gerekir. Bunu bilen biri, kötü duruma düşünce, "Başıma bu nasıl gelir?" diye üzülmez, iyi noktalara gelince de "Bu benim hakkımdır!" diye şımarmaz. Onun yapacağı tek şey, yanlışları varsa onları düzeltmeye çalışmak ve geleceğe odaklanarak imtihanı kazanmaya bakmaktır.
[1*]Mizan, Allah’ın tüm varlıklara koyduğu ve insanların uymasını istediği dengedir. Bu ayetteki mizan, ayetlerin ayetleri açıkladığı Kur’an yöntemi olarak da anlaşılabilir. Geniş bilgi için bkz. Al-i İmran 3/7, Hud 11/1-2, Fussilet 41/3 ve dipnotları
[2*] Demirin indirilmiş olduğu bildirilmektedir. Öyleyse demir dünyanın var olması aşamasında kendi bünyesinde meydana gelen bir madde değildir. Günümüz çalışmaları dünya çekirdeğinde yüksek miktarda demir olduğu görüşündedir. Allah’ın yazılı ayetleri ile yaratılmış ayetlerini birlikte okuyacak bilim insanları sayesinde bu ilim dallarında çok ileri keşifler yapılabilir.
[3*] “İçten” diye anlam verdiğimiz kelime (الغيب) El-ğayb’dır. Gayb; gizli olan, akılla ve duyularla bilgi edinilemeyen varlıktır. B’il-ğayb’daki el (ال) takısı, muzafun ileyhten ıvazdır. Yani isim tamlamasında tamlayanın yerine geçmiştir. بغيبهم/biğaybihim = kendi gayblarıyla demektir. Herkesin içi, başkası için gayb olduğundan Medine’deki bazı münafıkları, Nebîmiz, iyi bir Müslüman sanıyordu (Münafikun 63/1-4). İçten inanmak gerektiği için buradaki gayb’a “içten” anlamı verilmiştir.
[*] Kimi nebi olarak seçip kitap indireceği konusunda önceki kitap ümmetlerinin Allah’a karşı bir söz hakkı yoktur. Onların sorumluluğu, yeni gelen kitaba uymak ve onu desteklemektir. Bunun haricinde bir tavır sergilemek, büyüklenmek ve yoldan çıkmak olur. “Size Kitap ve Hikmet veririm de daha sonra elinizde olanı tasdik eden bir elçi (bir kitap) gelirse kesinlikle ona inanacaksınız ve destek olacaksınız. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ağır yükü (ısr) yüklendiniz mi?’. Onlar: ‘Kabul ettik!’ demişlerdir. Allah: ‘Siz buna şahit olun, sizinle beraber ben de şahidim.’ demiştir. Bundan sonra sözünden dönen olursa onlar yoldan çıkmışlardır.” (Al-i İmran 3/81-82)