KAMER
[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.
[1*] Enbiya 21/1, 97, Necm 53/57.
[2*] İnşikak’ul-kamer (نشقاق القمر) sözünün deyim olarak anlamı, bir şeyin ayan beyan ortaya çıkmasıdır (Müfredat شق md.). Muhammed aleyhisselamın, ayı yarma mucizesi gösterdiğine inananlar, kelime tercümesi yaparak bu ayete “Ay yarıldı” şeklinde motamot anlam vermişlerdir. Böyle bir mucize, Kur’an bütünlüğüne aykırıdır; çünkü Allah Teala Muhammed aleyhisselama hissî mucizeler vermediğini, ona verilen tek mucizenin Kur’an olduğunu bildirmiştir (İsra 17/59, Ankebut 29/50-51). Ay’ın kıyamet alameti olarak yarılacağını söyleyenler de bulunmaktadır (DİA, İnşikak’ul-kamer). Halbuki kıyamet, ansızın gelecektir; zaten son nebinin gelmesi ile (Ahzab 33/40) kıyametin bütün alametleri oluşmuştur (Muhammed 47/18).
[1*] En’am 6/4, 25, A’raf 7/146, Enbiya 21/6, Şuara 26/5, Yasin 36/46, Tur 52/44.
[2*] En’am 6/7, Sebe 34/43, Saffat 37/14-15, Zuhruf 43/30, Ahkaf 46/7.
[1*] Şuara 26/5-6, Rum 30/29, Muhammed 47/14, Kaf 50/5.
[2*] En’am 6/67.
[1*] Bu kişinin Nuh aleyhisselam olduğu Kamer 54/9. ayette açıklanmıştır.
[2*] Tevbe 9/70, İbrahim 14/9, Necm 53/36-54, Teğabün 64/5-7.
[1*] Hikmet kelimesi tekil olduğu halde anlamını, “doğru hükümler” şeklinde çoğul vermemiz, kelimenin mastar olmasından dolayıdır.
[2*] Yunus 10/101.
[1*] Saffat 37/174, 178, Zariyat 51/54.
[2*] İsra 17/52, Kaf 50/41.
[*] Enbiya 21/97, Yasin 36/51-52, Kalem 68/42-43, Mearic 70/42-44, Naziat 79/6-9.
[1*] İbrahim 14/42-43, Taha 20/108.
[2*] Furkan 25/26, Saffat 37/19-21, Müddessir 74/8-10, Nebe 78/40.
[1*] Hac 22/42, Sad 38/12, Mü’min 40/5, Kaf 50/12.
[2*] Mü’minun 23/24-25, Zariyat 51/52.
[3*] Şuara 26/116-118.
[1*] Tufan’ın oluşması benzer şekilde Tevrat’ın Yaratılış 7:11-12 pasajlarında anlatılmaktadır.
[2*] Hud 11/44.
[*] Bu gemi Allah'ın gözetimi altında ve vahye göre inşa edilmiştir (Hud 11/37, Mü'minun 23/27). Bu konu Tevrat’ta da anlatılmıştır (Yaratılış 6:14-16)
[*] Hud 11/42.
[*] Mü’minun 23/30, Şuara 26/121-122, Ankebut 29/15, Hakka 69/11-12.
[1*] Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen doğru bilgi, o bilgiyi kullanıma hazır tutmak, akla veya dile getirmektir (Müfredât ذكر md.). Doğru bilginin kaynağı Allah’ın ayetleridir. Bunlar, yaratılan âyetler ve indirilen âyetler olmak üzere iki türlüdür. Her birinden elde edilen doğru bilgi zikirdir (Enbiya 21/24, En’âm 6/80). İnsanı, sadece bu bilgi tatmin eder (Ra’d 13/28). Allah’ı zikretmek; onu, kitabını ve yarattığı ayetleri dikkate almak, akıldan çıkarmamak ve onların üzerine düşünmektir. İnsan bunlardan bildiği kadarıyla sorumludur (Bakara 2/286). Kur’ân’daki bütün bilgiler doğru olduğu için Allah ona zikir adını vermiştir. (Bkz. Hicr 15/9.) Kur’ân kelimesi ise hem son Kitabın ismi hem de o kitaptaki hükümlere ulaşmayı sağlayan ilgili ayet kümeleri anlamına gelir. (Bkz. İsra 17/106)
[1*] Âd Kavmi ile ilgili ayetler için bkz: A’raf 7/65-72, Hud 11/51-60, Şuara 26/123-140, Ahkaf 46/21-25, Zariyat 51/41-42, Hakka 69/6-8, Fecr 89/6-8.
[2*] Kamer 54/16.
[*] Ahkaf 46/24-25, Hakka 69/7-8.
[*] Kamer 54/17.
[*] Semûd Kavmi ile ilgili ayetler için bkz. A’raf 7/73-79, Hud 11/61-68, Hicr 15/80-84, Şuara 26/142-159, Neml 27/45-53, Hakka 69/4-5, Şems 91/11-15.
[*] Şuara 26/154.
[1*] Zikir hem önceki kitapların hem de Kur’an’ın ortak adıdır (Hicr 15/9, Nahl 16/43-44, Enbiya 21/7, 24).
[2*] Mekkeli müşrikler aynısını Muhammed Aleyhisselam için söylemişlerdir (Sad 38/8, Zuhruf 43/31).
[1*] “Fitne”, altını içindeki yabancı maddelerden ayırmak için ateşe sokmaktır (Müfredat). Kur’an’da bu kelime imtihan (A’râf 7/155), aldatma (A’râf 7/27), cehennem azabı (Zariyât 51/10-14) ve savaş (Bakara 2/216) anlamlarında kullanılmıştır.
[*] A’raf 7/78, Hud 11/67-68, Hicr 15/83, Şuara 26/158, Neml 27/51-52, Fussilet 41/17, Hakka 69/5, Şems 91/14.
[*] Kamer 54/17.
[*] Lut Aleyhisselamın kıssası hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: A’raf 7/80-84, Hicr 15/61-77, Enbiya 21/74-75, Şuara 26/160-174, Neml 27/54-58, Ankebut 29/28-35, Saffat 37/133-138, Zariyat 51/31-37.
[1*] Zariyat 51/33.
[2*] Şuara 26/171.
[3*] Seher vakti, sabahın alacakaranlığının ilk başladığı vakittir. O vakitte insanlar, oluşan aydınlıktan yararlanarak yürüyebilirler.
[*] Enbiya 21/9.
[*] Şuara 26/161-163.
[1*] Hud 11/77-79, Hicr 15/67-71.
[2*] Bu olay Tevrat/ Yaratılış 19:4-11 pasajlarında da anlatılır.
[*] Kamer 54/17.
[*] Yunus 10/76, Neml 27/13-14, Kasas 28/36-37, Zuhruf 43/47-48.
[1*] Duhan 44/37.
[2*] Zebûrlar diye meal verdiğimiz ez-Zübür =الزُّبر, zebûr’un çoğuludur, hikmet dolu kitaplar anlamındadır (ez-Zeccâc, Meânî’l-Kur’ân ve İ’râbuhu). Al-i İmrân 3/81’de bütün nebîlere kitap ve hikmet verildiği açıklandığı için bu ayetteki ‘zübür’ün, hikmet dolu kitaplar dışında bir anlamı olamaz. Kelime, Şuarâ 26/196, Fatır 35/25 ve Kamer 54/43’te aynı anlamı ifade etmektedir. Bu zebûrlardan biri de Davut aleyhisselama verilmiştir (Nisa 4/163, İsra 17/55). Zebûr, Davut aleyhisselama verilen kitabın özel ismi olmadığı için ez-Zebûr şeklinde geçmemektedir. Kelime, ez-Zebûr şeklinde elif lâmlı olarak sadece Enbiyâ 21/105’te geçer ve Davut aleyhisselam da dahil bütün nebîlere verilen kitapları ifade eder.
[*] İsra 17/76, Rum 30/1-6.
[1*] Zariyat 51/60.
[1*] Mü’min 40/70-72
[2*] "Sakar", Cehennemin bir başka adıdır (Müddessir 74/26-30, 40-47). “Yakıp kavuran” anlamına gelir (Mekâyis). Kişilerin Cehennemdeki cezaları, işledikleri suça göre farklı olacaktır (Enam 6/60, İsra 17/21).
[*] Nahl 16/77.
[*] ez-Zübür (الزُّبر) indirilen kitaplar anlamına geldiği gibi, amel defteri anlamına da gelmektedir. Bir sonraki ayet ile birlikte düşünüldüğünde burada amel defteri olduğu açıktır (Yasin 36/12, Nebe 78/29).
[*] Yunus 10/21, Mü’minun 23/62, Kehf 18/49, Zuhruf 43/80, Casiye 45/29, İnfitar 82/10-12.