MUTAFFİFIN

TEFSİR
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla...[*]

[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.


(Mutaffifın 83/1)
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّف۪ينَۙ
Eksik ölçüp tartanların vay haline![*]

[*] Ölçerken ve tartarken nasıl davranılması gerektiği konusundaki genel prensipler için bkz: En’am 6/152, İsra 17/35, Rahman 55/9.


(Mutaffifın 83/2)
اَلَّذ۪ينَ اِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَۘ
Onlar insanlardan alırken ölçünün tam olmasını isteyen;


(Mutaffifın 83/3)
وَاِذَا كَالُوهُمْ اَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَۜ
ama insanlara verirken ölçtükleri veya tarttıklarında onları zarara sokan kimselerdir.[*]

[*] A’raf 7/85, Hud 11/84-85, Şuara 26/181-183.


(Mutaffifın 83/4)
اَلَا يَظُنُّ اُو۬لٰٓئِكَ اَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَۙ
Onlar yeniden diriltileceklerini hiç mi düşünmüyorlar?


(Mutaffifın 83/5)
لِيَوْمٍ عَظ۪يمٍۙ
O azametli günde;[*]

[*] Yeniden diriliş günü şu ayetlerde “azametli gün” olarak nitelendirilmiştir: En’am 6/15, A’raf 7/59, Yunus 10/15, Meryem 19/37, Şuara 26/135, 156, 189, Zümer 39/13, Ahkaf 46/21.


(Mutaffifın 83/6)
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
varlıkların Rabbi için bütün insanların ayağa kalkacağı günde (diriltileceklerini hiç mi düşünmüyorlar)?[*]

[*] Nebe 78/38.

 

(Mutaffifın 83/7)
كَلَّٓا اِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَف۪ي سِجّ۪ينٍۜ
Hayır, hayır! Günaha batanların kaydı Siccîn’dedir.


(Mutaffifın 83/8)
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سِجّ۪ينٌۜ
Siccîn’in ne olduğunu sana kim bildirebilir!


(Mutaffifın 83/9)
كِتَابٌ مَرْقُومٌۜ
O, numaralanmış kayıtlardır.[*]

[*] Kehf 18/49, Yasin 36/12, Kamer 54/52-53, Nebe 78/29. “Merkum (مرقوم)” kelimesi Türkçede kullanılan rakam kelimesinin de türetildiği “rakm (رقم)” kökündendir. Kur’an’da sadece bu ayette ve Mutaffifin 83/20’de geçen bu kelime, “hiçbir eksiği olmayan, rakamsal bir kesinlikte olan” anlamıyla (Lisan’ul Arab), iyilerin ve kötülerin kayıtlarının tutulduğu defterleri nitelemektedir.

 

(Mutaffifın 83/10)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ
O gün, o yalancıların vay haline![*]

[*] Tur 52/11, Mürselat 77/15.


(Mutaffifın 83/11)
اَلَّذ۪ينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۜ
Onlar, her şeyin karşılığını bulacağı gün[*] hakkında yalana sarılıp duranlardır.

[*] Din, “âdet, durum; yapılan işe karşılık vermek ve verilen karşılık, itaat /boyun eğme” anlamlarına gelir (es-Sıhâh). Din, Kuran’da insanın kabul edip ona göre yaşamaya söz verdiği sistem anlamına da gelir (Âl-i İmran 3/19, Kafirun 109/6). Eğer bu din Allah’ın dini ise boyun eğilen yalnızca Allah’tır ve karşılığı ondan beklenir. “Din günü” de dünyada yapılanların karşılığının alınacağı Ahiret günüdür (Fatiha1/4, Nûr 24/25, Saffat 37/19-20, Zâriyât 51/6-12-13, Vakıa 56/56, Mearic 70/26, Müddessir 74/46).


(Mutaffifın 83/12)
وَمَا يُكَذِّبُ بِه۪ٓ اِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ
Sınırı aşanlar ve günahkarlar[*] dışında hiç kimse, o gün hakkında yalana sarılmaz.

[*] Kalem 68/12.

 

(Mutaffifın 83/13)
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۜ
Böyle birine âyetlerimiz bağlantıları ile birlikte okununca, “Bunlar öncekilerin yazıları![*]” der.

[*] Ayette geçen esâtîr (أَسَاطِيرُ) kelimesi, “bir şeye hiza vermek, saf tutturmak” anlamına gelen satr (سطر) kökünden türemiş olan ustûre (اسطورة) kelimesinin çoğuludur (Müfredat). Satara (سَطَرَ) fiilinin “yazı yazmak” anlamına gelmesi, harflerin hizaya sokulması, anlamlı bir şekilde sıralanması sebebiyledir. Dokuz yerde geçen esâtîru’l-evvelîn (أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ) ifadesi, Kur’an’da anlatılanların yeni olmadığını, önceki ilahi kitaplarda, diğer kitaplarda, yazıtlarda ya da anlatılarda zaten var olduğunu belirtmek için ayetleri görmezden gelenler tarafından kullanılan alaycı bir ifadedir. Bunu söyleyerek Kur’an’ın önceki ilahi kitapları tasdik etmesini de istismar etmişlerdir (En’am 6/25, Enfal 8/31, Nahl 16/24, Mü'minun 23/83, Furkan 25/5, Neml 27/68, Ahkaf 46/17, Kalem 68/15).


(Mutaffifın 83/14)
كَلَّا بَلْ۔ رَانَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Hayır, hayır! Aslında onların elde ettikleri şeyler kalpleri üzerinde pas oluşturmuştur.[*]

[*] Nahl 16/106-108.


(Mutaffifın 83/15)
كَلَّٓا اِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَۜ
Hayır, hayır! O gün onlar Rablerinden (onun rahmetinden) kesinlikle mahrum kalacaklar.[*]

[*] Bakara 2/161-162, 174, Âl-i İmran 3/77, 86-88.


(Mutaffifın 83/16)
ثُمَّ اِنَّهُمْ لَصَالُوا الْجَح۪يمِۜ
Sonra o yakıcı ateşe kesinlikle girip kalacaklar.[*]

[*] İnfitar 82/14-15.


(Mutaffifın 83/17)
ثُمَّ يُقَالُ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۜ
Sonra onlara: “İşte bu, hakkında yalana sarılıp durduğunuz şeydir![*]” denilecek.

[*] Yasin 36/63, Rahman 55/43, Tur 52/14.

 

(Mutaffifın 83/18)
كَلَّٓا اِنَّ كِتَابَ الْاَبْرَارِ لَف۪ي عِلِّيّ۪ينَۜ
Hayır, hayır! Erdemlilerin kaydı İlliyyûn’dadır.


(Mutaffifın 83/19)
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا عِلِّيُّونَۜ
İlliyyûn’un ne olduğunu sana kim bildirebilir!


(Mutaffifın 83/20)
كِتَابٌ مَرْقُومٌۙ
O da numaralanmış kayıtlardır.[*]

[*] Mutaffifin 83/9.

 

(Mutaffifın 83/21)
يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَۜ
Yakınlığı onaylanmış olanlar (melekler) ona tanıklık ederler.[*]

[*] Nisa 4/172.

 

(Mutaffifın 83/22)
اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ي نَع۪يمٍۙ
Erdemliler, elbette nimetler içinde olacaklar,[*]

[*] İnfitar 82/13.


(Mutaffifın 83/23)
عَلَى الْاَرَٓائِكِ يَنْظُرُونَۙ
koltukları üzerinde etrafı seyredecekler.[*]

[*] Kehf 18/31, Yasin 36/55-56, İnsan 76/13, Mutaffifin 83/34-35.


(Mutaffifın 83/24)
تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّع۪يمِۚ
Nimetlerin verdiği sevinci yüzlerinden anlarsın.[*]

[*] Kıyamet 75/22, İnsan 76/11.


(Mutaffifın 83/25)
يُسْقَوْنَ مِنْ رَح۪يقٍ مَخْتُومٍۙ
Onlara mühürlenmiş halis bir şarap sunulur.[*]

[*] İnsan 76/17.

 

(Mutaffifın 83/26)
خِتَامُهُ مِسْكٌۜ وَف۪ي ذٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَۜ
Sonu (bıraktığı koku) misk gibidir. Arzu duyacak olanlar işte buna arzu duysunlar![*]

[*] Saffat 37/61.

 

(Mutaffifın 83/27)
وَمِزَاجُهُ مِنْ تَسْن۪يمٍۙ
O şarabın katkısı Tesnîm’dendir.


(Mutaffifın 83/28)
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَۜ
O, Allah’a yakınlığı onaylanmış olanların içecekleri bir kaynaktır.[*]

[*] İnsan 76/5-6, 17-18.


(Mutaffifın 83/29)
اِنَّ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يَضْحَكُونَۘ
Suça batanlar, inanıp güvenmiş olanlara gülüp dururlardı;[*]

[*] Mü’minun 23/110.


(Mutaffifın 83/30)
وَاِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَۘ
onların yanından geçerlerken birbirlerine kaş göz eder,[*]

[*] Bakara 2/212, Tevbe 9/79.


(Mutaffifın 83/31)
وَاِذَا انْقَلَبُٓوا اِلٰٓى اَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِه۪ينَۘ
aile ve yakınlarına dönerken de zevk içinde dönerlerdi.[*]

[*] Kıyamet 75/33, İnşikak 84/13.


(Mutaffifın 83/32)
وَاِذَا رَاَوْهُمْ قَالُٓوا اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَضَٓالُّونَۙ
Müminleri gördükleri zaman ise: “Bunlar, kesinlikle sapıtmış!” derlerdi.[*]

[*] Furkan 25/41-42, Mülk 67/9.


(Mutaffifın 83/33)
وَمَٓا اُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظ۪ينَۜ
Oysa onların başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.[*]

[*] Allah’ın elçisi dahi insanların başına bekçi olarak gönderilmemiştir (Nisa 4/80, En’am 6/104, 107). Durum böyleyken, kafirlerin müminler hakkında böyle bir görevi ya da yetkisi asla olamaz.


(Mutaffifın 83/34)
فَالْيَوْمَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَۙ
O gün ise inanıp güvenenler o kâfirlere gülecekler;[*]

[*] Hûd 11/38.


(Mutaffifın 83/35)
عَلَى الْاَرَٓائِكِ يَنْظُرُونَۜ
koltuklarına kurulup bakacaklar[*]

[*] Mutaffifin 83/23.

 

(Mutaffifın 83/36)
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
o kâfirlere, yapıp ettiklerinin ödülü (!) verilmiş mi diye![*]

[*] A’raf 7/44, Saffat 37/51-57.