RAHMAN
[*] Deklinasyon açısı.
İnsan, başka hiçbir yardımcıya ihtiyaç duymadan gündüz gölgelere bakarak saati; gece ayın yerine bakarak takvimi okuyabilir.
[*] Ayet iki şeyden bahsetmektedir Göğün yükseltilmesi ve denge (mizan). Bu iki konunun geçtiği benzeşik (müteşabih) ayetleri de değerlendirmeye alırsak, göğün yükseltilmesinin zikredildiği diğer ayet Ra’d 13/2’dir. Şura 42/17’de Allah, kitabı ve mizanı indirdiğini bildirir. Hadid 57/25 bu kitap ve dengenin elçiler ile gönderildiğini bildirir. Pek çok ayette de “biz kitabı ve hikmeti” verdik buyrulmaktadır. Bir kısmı burada referans gösterilen, bir kısmı gösterilemeyen bütün benzeşik ayetler kümesi bir arada değerlendirildiğinde; hem tabiataki ayetlerin hem de kitaptaki ayetlerin bir mizana göre düzenlendiği anlaşılır. (Bkz: Al-i İmran 3/7 ve dipnotu). Öyleyse hikmet de bu düzenin(mizanın) yöntemini kullanarak doğru hüküme ulaşmaktır ve Allah tarafından yaratılmış ve indirilmiştir. Öyleyse Allah’ın aşırılık yapmamızı yasakladığı şeyler hem doğadaki mizanı bozmak hem de Kitap’taki mizanı (hikmeti) bozmaktır. Bizim yapmamız gereken şey bunları öğrenmek ve kendimizi geliştirmektir. Allah, bu gelişim yolunu (onun kurduğu düzenin ilmini anlama hikmetini), gerekli çalışmayı yapana verir. (Bkz: Bakara 2/269)
[1*] Ayette yalan söylemek manasına gelen “kezzebe” fiilinin ikil kipi kullanıldığından esas çeviri “Siz ikiniz, bu durumda Rabbinizin hangi nimeti karşısında yalan söyleyebilirsiniz.” olmalıdır. Ayetin esas metninde olmayan insan ve cin özneleri, 14 ve 15. ayetleri delil alarak parantez içinde eklenmiştir.
[2*] Sahibinizin
[*] Cinlerin atasını
[*] ...
[*] Araplar büyük tatlı su kütlelerine, tuzlu veya tuzsuz iç denizlere ve göllere de deniz derler. Örneğin Musa(A.S.)’nın peşinde Firavun orduları varken yarıp geçtiği yer, ayette deniz olarak anılan Nil nehridir. Dolayısıyla birbirine karışmayan şeylerden birincisi tatlı ve tuzlu sulardır. Her ikisi de toprağın üzerinde olmasına rağmen biri tatlı, biri tuzlu veya acıdır. (Furkan 25/53). Hatta deniz kıyısı kasabalarındaki su kuyularından deniz seviyesinin altında olmalarına rağmen tatlı olanları vardır. Birbirine karışmayan ikinci tip denizler ise her ikisi de tuzlu olanlardır. Dünya iklimi üzerinde çok önemli olan sıcak ve soğuk su akıntıları, binlerce kilometre mesafeyi, içindeki sıcaklık, oksijen ve besin maddelerini karıştırıp kaybetmeden taşırlar. Bunların her biri ayrı birer ilim konusu olup Allah tarafından yazılmış ve yaratılmış ayetlerin uzmanlar tarafından birlikte okunması ile daha ileri bilgi seviyelerine ulaşılabilir.
[*] Ayet metninde konuşan varlıkları gösteren men = من kelimesi kullanılır. Arap dilinin kuralına göre konuşan varlıklarla konuşmayan varlıkları birlikte anlatılırken de men kelimesi kullanılır (Müfredat). “Kim varsa” yerine “ne varsa” mealini vermemizin sebebi budur.
[*] Ayete, göklerin ve yerin çevreleri anlamı verilebileceği gibi eksenleri anlamı da verilebilir. İnsanlar yerin çevresinde rahatça dolaştıkları için eksenleri anlamı uygun düşer. Bu ayet, böyle bir gücün elde edilebileceğini gösterir.
[*] Kelimenin sözlük anlamı...
[*] Nebulanın şekli
[*] Çünkü zaten her şey kayıt altına alınmıştır.
[*] Bu iki cennet sağda olanlar sınıfına tahsislidir. Bkz: Vakia 56/27-40 arası ayetler
[*] Cinsellikle ilgili herhangi bir bilgi ve tecrübeleri olmadığı,, cinselliğin akıllarından bile geçmeyeceği ifade edilmiş oluyor.
Huriler Cennette, kadın-erkek, her müminin emrine verilecek hizmetçilerdir. Ayette (وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍعِينٍ “Onlara, iri siyah gözlü kadınları (hurileri) hizmetçi olarak vereceğiz.” (Duhân 44/54) buyrulması sebebiyle bunların cennetteki erkeklere eş veya odalık olarak verileceği iddia edilir. Arapçada birlikte olan iki şeyden her birine zevc denir. (Vakıa 56/7) Eğer hur = حور kelimesinin başında bâ = ب harfi cerri olmasa, onların kadına da erkeğe de eş olarak verileceği söylenebilir (Müfredat). Başında harf-i cer olması onları eş saymayı imkansızlaştırıp cennettekilere eşlik edecek hizmetçiler yapar.
Cennete gidecek kadın ve erkeğin benzetilebileceği bir örnek yoktur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: Biz aranızda ölümün ölçüsünü koyduk; kimse bizden kaçıp kurtulamaz. Bunu, görüntünüzü değiştirmek ve bilmediğiniz bir görüntüde sizi yeniden yapılandırmak için yazdık. Şimdiki yapınızı iyi biliyorsunuz. Keşke elinizdeki bilgileri kullanıp da aklınızı başınıza alsanız! (Vakıa 56/60-62) “Bu, vücutlarını daha iyisiyle değiştirmemiz içindir...” (Meâric 70/41)
Cennete girecek kadının da erkeğin de güzelliği, hayal edebileceğimiz bir şey değildir. Nebîmiz şöyle demiştir: Cennete ilk girecek olanların yüzleri dolunay gibi olur. Arkadan gelenler, gökte inci gibi parlayan en güzel yıldıza benzerler. Kalpleri, tek bir kişinin kalbi gibidir. Aralarında ne kin, ne kıskançlık bulunur. Onlardan her birinin yanına iri gözlü hurilerden iki tane verilir. (Buhari, Bed’ul-halk 8) Cennete giden kadınların yanında huriler, elbisenin astarı gibi kalacaklardır. (et-Taberânî -ö. 360/971-, el- Mu’cem’ul-evsat)
Kadın, hurilerin güzelliğine bakar ve “Dünyada bu kadar güzel olmayı ne çok isterdim!” der. Kendiyle karşılaştırınca ne büyük bir ikrama kavuştuğunu anlar ve şükreder. Erkek de: “Dünyada eşimin bu kadar güzel olmasını ne çok isterdim” der. Eşinin, onunla karşılaştırılamayacak kadar güzel olduğunu görünce de Allah’a şükreder.
[*] Bu iki cennet en önde gidenler sınıfına tahsislidir. Bkz.Vakia 56/10-26 arası ayetler
[*1] الخيمة çadır veya ahşap ev anlamına gelir.(Lisan) Cennetteki evler köşk şeklinde olacağı için köşk anlamını tercih ettik.
[*2] Bunlar Cennette, kadın-erkek, her müminin emrine verilecek huriler; kadın hizmetçilerdir. Bu ayette “Bunlardan önce onlara ne bir insan ne de cin dokunmuştur” buyrulması, onların Cennette yaratılmış hizmetçiler olduğunu, insanları da cinleri de ilk olarak orada tanıdıklarını gösterir.
Bir ayette (وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍعِينٍ = İri gözlü hurileri onlara zevc yaptık. (Duhân 44/54) buyrulması sebebiyle hurilerin cennetteki erkeklere eş veya odalık olarak verileceği iddia edilir. Arapçada birlikte olan iki şeyden her birine zevc denir. (Vakıa 56/7) Eğer hur = حور kelimesinin başında bâ = ب harfi cerri olmasaydı, onların kadına da erkeğe de eş olarak verileceği söylenebilirdi (Müfredat). Başında harf-i cer olması onları eş saymayı imkansızlaştırıp cennettekilere eşlik edecek hizmetçiler yapar. Cennete gidecek kadın ve erkeğin, dünyada benzetilebileceği bir örnek yoktur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: Biz aranızda ölümün kuralını koyduk; kimse bizden kaçıp kurtulamaz. Bunu, görüntünüzü değiştirmek ve bilmediğiniz bir yapıda sizi yeniden yapılandırmak için yaptık. Şimdiki yapınızı iyi biliyorsunuz. Keşke elinizdeki bilgileri kullanıp da aklınızı başınıza alsanız! (Vakıa 56/60-62)
Cennete girecek kadının da erkeğin de güzelliği, hayal edilebilecek gibi değildir. Nebîmiz şöyle demiştir: Cennete ilk girecek olanların yüzleri dolunay gibi olur. Arkadan gelenler, gökte inci gibi parlayan en güzel yıldıza benzerler. Kalpleri, tek bir kişinin kalbi gibidir. Aralarında ne kin, ne kıskançlık bulunur. Onlardan her birinin yanına iri gözlü hurilerden iki tane verilir. (Buhari, Bed’ul-halk 8) Cennete giden kadınların yanında huriler, elbisenin astarı gibi kalacaklardır. (et-Taberânî -ö. 360/971-, el- Mu’cem’ul-evsat)
Cennete gitmiş bir kadın, hurilerin güzelliğine bakar ve “Dünyada bu kadar güzel olmayı ne kadar çok isterdim!” der. Kendiyle karşılaştırınca ne büyük bir ikrama kavuştuğunu anlar ve şükreder. Erkek de: “Dünyada eşimin bu kadar güzel olmasını ne kadar çok isterdim” der. Eşinin, onunla kıyaslanamayacak kadar güzel olduğunu görünce Allah’a şükreder. Hiçbir erkek, bir huriyi kendi eşi ile kıyaslayamaz. Bu sebeple arada bir cinsel birliktelik söz konusu olamaz.
[*] Cinsellikle ilgili herhangi bir bilgi ve tecrübeleri olmadığı vurgulanıyor. Diğer bir ifade ile cenentteki huriler hem kadın hem de erkek müminlerin emrine verilen ve sadece hizmet yapan varlıklar. Cinsellik gibi konuların akıllarından bile geçmeyeceği ifade edilmiş oluyor. Bunun bir benzeri de dünya kadınları için anlatılır.