MÜMTEHİNE
[*] Düşmanlarınızla barışmanızın ölçüsünü de(şartlarını da) Allah belirlemiştir.
[*1] Nebî’mizin Mekkeli müşriklerle yaptığı Hudeybiye antlaşmasının maddelerinden biri şöyleydi: “Senin dininden de olsa, bizden hangi adam sana gelirse bize geri göndereceksin” Sonra Hudeybiye’de bir grup Mekkeli Müslüman kadın çıka geldi. Bunun üzerine bu ayet indi(Buhârî, Şürut 15). Antlaşma şartında “adam” diye tercüme ettiğimiz (رجل = erkek) kelimesi vardı. Kadınlar o kapsama girmediğinden Nebî’miz, ayetteki şartlara uyan o kadınlarla biat etti ve onları geri çevirmedi (Safiyyurrahman el-Mubarekfûrî, er- Rahîk’ul-mahtûm, Beyrut – Lübnan, 1408/1988, s. 314.).
[*2] Evli olduğu halde, inançları sebebiyle kaçıp Müslümanlara sığınan kadınların bu tavırları, kocalarından ayrılmaya karar verdiklerini gösterir. Yoksa bu kararı vermediği için Mekke’de kalan müslüman hanımlar da vardı. Hudeybiye ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Eğer onların (Mekkelilerin) arasında olan ve henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları ezmeniz ve ondan dolayı size leke sürülmesi ihtimali olmasaydı Allah savaşı önlemezdi. Allah, dileyeni ikramı içine almak için böyle yaptı. Eğer onlar ayrılmış olsalardı, onların kâfir olanlarını acı bir azaba çarptırırdık.” (Fetih 48/25)
[*3] Bu, o kadınların imtihandan geçirilmeleri, gerçekten inançları sebebiyle göç edip etmediklerini anlamak içindir. Bunun tespiti Müslümanlara maddi külfet yükleyecektedir. Çünkü o kadının kocasından, bu şekilde ayrılma kararının onaylanması, bir iftidâ yani kadının tek taraflı iradesiyle boşanmasıdır. Bundan sonra artık kocasına helal olmaz. Ama kararla birlikte kocanın kadına yaptığı harcamayı iade etmek gerekir.
[*4] Hicret eden kadının malı olamayacağından ödemeyi Müslümanların yapması emredilmiştir. Bundan sonra kadın, istediği erkekle evlenebilir. Ayetin bundan sonraki bölümü onu göstermektedir.
[*5] Âyette geçen (ısam = عصم), (ısmet = عصمة)’in çoğuludur. Ismet Arapça’da engelleme ve koruma anlamlarına gelir. Kadın, kocanın koruması altındadır. Bu sebeple onun, bazı davranışlarına engel olabilir. Burada müslüman kocadan ayrılıp Mekke’ye gitmek isteyen kafir kadın konu edilmektedir. “İnkarcı kadınların ismetlerine yapışmayın” emri, bu kadınlara engellemeyin, anlamına gelir. Konunun devleti ilgilendiren tarafı da vardır. Dolayısıyla âyet, “o kadınların ülkeyi terk etmesine engel olmayın” anlamını da içerir.
[*6] Bu kadınlar da kafir olan kocalarından ayrılan müslüman kadınlar gibi kocalarının kendilerine verdikleri mehir ve hediyeleri iade etmek zorunda oldukları için kocasının bunu talep etme hakkı vardır. Ayet onu bildirmektedir.
[*7] Nasıl müslümanlar, ayrılan kafir eşlerinden, yaptıkları harcamayı istiyorlarsa, müşrikler de kendilerinden ayrılan müslüman eşlerine yaptıkları harcamayı istema hakkına sahiptirler.
[*] Müslümanların müşrik eşleri kaçıp kendi dindaşlarının yaşadığı ülkeye sığınır da kocaların onlara yaptığı harcamayı alamazsa bu ayetin hükmü uygulanır.:
[*] Yöneticilerin sadece doğru kararlarına itaat yükümlüğü var, yanlış kararlarda itaat edilmez.
[*] Ölen bir kafirin ruhu: “Rabbim! Beni geri döndürünüz! (Döndürün ki) Terk ettiğim dünyada iyi işler yapayım.” der. (Ona) “Hayır, asla!” (denir.)” Bundan sonra artık onun ahiretten hiçbir beklentisi kalmaz. (Müminun 23/99-100)