TARIK

TEFSİR
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,


(Tarık 86/1)
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ
Gökler ve Târık[1*] önemlidir[2*]!

[1*] Târık, yolda yürüyen demektir; daha çok gece gelen anlamında kullanılır. (Müfredat)

[2*] Burada Allah, göğe ve Târık’a yemin etmektedir. Allah’ın bir şeye yemin etmesi, o şeyin önemine vurgu yapmak ve daha sonra gelen şeye dikkat çekmek içindir. Bu yüzden biz, bu anlama uygun meal verdik.


(Tarık 86/2)
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ
Târık nedir, nereden bileceksin!


(Tarık 86/3)
اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ
O, (karanlığı) delip geçen yıldızdır[*].

[*] Kuzey yarım kürede her gece doğan ve güçlü ışığı olan tek yıldız Kutup Yıldızıdır. Ekvatora sıfır, kutup noktasına 90 derecelik açı yapar. Bu ikisi arasındaki her yere yaptığı açı, oranın enlemi kadardır. Konum ve yön belirlemede en önemli göstergedir. Birtakım işaretlerle ve o yıldızla da (Kutup Yıldızı ile) yollarınızı bulursunuz.” (Nahl 16/16) “Allah yıldızları sizin için oluşturdu ki, karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız. Ayetlerini, bilen bir topluluk için tek tek açıklamıştır.” (En’âm 6/96-97)


(Tarık 86/4)
اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ
Üzerinde koruyucusu[1*] olmayan tek canlı[2*] yoktur.

[1*] Yıldızın ışığı, canlıları delip geçmez. Bu gibi tehlikelere karşı onları koruyan, tabii zırhları vardır.

[2*] Canlı diye meal verdiğimiz kelime nefis = نَفْسٍ’tir. İnsanda iki, diğer canlılarda tek nefis vardır. İnsanı diğer canlılardan ayıran ikinci nefis, ana rahminde vücut yapısının tamamlanmasından sonra üflenen ruhtur. Bedene ruhun üflenmesi, bilgisayara işletim sisteminin yüklemesi gibidir. Ruh, kulak ve gözler aracılığı ile elde edilen bilgileri işler, saklar ve nasıl kullanacağına karar verir. Evrensel doğrulara yani Allah’ın dinine uygun kullanırsa vücudun tepkisi olumlu olur ve mutluluk duyar. Ama kendi menfaatleri doğrultusunda kullanırsa can sıkıntısı ve korku ortaya çıkar. Vücut uyur veya ölürse ruh vücuttan ayrılır, uyanınca veya yeniden yaratılınca geri döner.  (Zümer 39/42 ve Tekvîr 81/7) Yeniden dirilenle uykudan uyanan aynı şeyi hisseder. Bu yüzden yeniden dirilen insanlar: “Uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı?’ derler.” (Yasin 36/51-52) İnsan ile diğer canlıları ayıran ana unsur bedeninin yapısı değil, taşıdığı ruhtur.


(Tarık 86/5)
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ
İnsan, neden yaratıldığına bir baksın!


(Tarık 86/6)
خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ
Atılan[*] bir sıvıdan yaratıldı.

[*] “Atılan” anlamı verdiğimiz dâfik kelimesinin kökü olan difk = دفق, bir kerede akıp giden anlamındadır (el-Ayn).


(Tarık 86/7)
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ
(O sıvı), bel kemiği ile leğen kemikleri[*] arasından çıkar.

[*] Leğen kemikleri anlamı verdiğimiz “et-terâib (التَّرَائِبِ)” toprak anlamındaki türab (التُّرَابُ)’dan türemiş olup hem ism-i fail hem de ism-i mef’ul anlamına gelebilen feîl (فعيل) kalıbındaki terîbe (تريبة)’nin çoğuludur. Kelimenin sonuna eklenen tâ (ة), ona, mübalağa yani bir şeyin çokça yapılması anlamı kazandırır. Üremeye sebep olan sperm ve yumurta, kişinin arka taraftan çıktığından (A’raf 7/172) terâib, kişinin arka tarafında ve vücudun toprakla çokça teması olan bölgesinde olur. Zaten leğen kemikleri vücudun arka tarafındadır. Bir de  “et-terâib (التَّرَائِبِ)” kelimesi çoğul olduğu için Arap dili açısından o kemikler, üç veya üçten fazla olmalıdır. Leğen kemikleri, biri sağda diğeri solda olmak üzere 2 tanedir ama her biri (ilium, iskium ve pubis isimli) 3 kemiğin birleşmesinden oluşur. Bu nedenle leğen kemiğinin 3 farklı anatomik bölgesi bulunur. Bu da terâib kelimesinin çoğul yapısına uygun olur. Sözlük yazarları, kelimenin toprakla ilgisini koparmış, “et-terâib (التَّرَائِبِ)”e göğüste takı takılan yer anlamını vermişler (Lisan’ul-arab) ve ayet bu anlama uyarlanmıştır. Hiçbir dayanağı olmayan bu anlamın o kelimeye verilmesi, yumurta ve spermin, aynı bölgeden çıktığının bilinmemesinden kaynaklanmış olabilir.

 

(Tarık 86/8)
اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ
Elbette Allah onu, ilk haline (döllenmiş yumurta haline) dönüştürmenin ölçüsünü de koyar[*].

[*] قَادِرٌ (Kadir), bir şeyin ölçüsünü oluşturan veya ona güç veren anlamına gelir. (Müfredat, Mekâyîs) Yeniden yaratılışta toprak, ana rahmi görevi görecektir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Yaratmayı başlatan, sonra da tekrarlayan O’dur.” (Rum 30/27) “İnsan kemiklerinin bileşimini tekrar gerçekleştiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet (Biz bunu yaparız), parmak uçlarını bile eski haline getirmenin ölçüsünü koyan Biziz. Ama, günahkar kişi, ilerisi ile ilişiğini kesmek ister.” (Kıyâme 75/3-5)


(Tarık 86/9)
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ
Dönüşüm, sırların ortaya döküleceği günde (kıyamet gününde) olur.


(Tarık 86/10)
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ
O gün kişinin ne bir gücü ne de destekçisi kalır!


(Tarık 86/11)
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ
İlk haline dönme özelliğine sahip gök[*] önemlidir.

[*]   İbrahim 14/48Enbiya 21/104.


(Tarık 86/12)
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ
Çatlama özelliğine sahip[*] yer de önemlidir.

[*] Topraktaki bu özellik, bitkinin bitmesine imkân verdiği gibi ölüp toprağa karışan insanın, oradan bir bitki gibi yeniden yaratılmasına da imkan verir. Bir ayet şöyledir: “Allah ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Ölümünden sonra yeri canlandırır. Siz de yerden o şekilde çıkarılacaksınız.” (Rum 30/19)


(Tarık 86/13)
اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ
(En önemlisi de) bunun (Kur’ân’ın), tartışmayı bitiren söz olmasıdır.


(Tarık 86/14)
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ
O bir şaka değildir.


(Tarık 86/15)
اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْدًاۙ
Onlar bir oyun kuruyorlar.


(Tarık 86/16)
وَاَك۪يدُ كَيْدًاۚ
Ben de oyun kuruyorum.


(Tarık 86/17)
فَمَهِّلِ الْكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا
Öyleyse bırak o kâfirleri /âyetleri görmezlikte direnenleri, istediklerini yapsınlar. Onlara biraz süre tanı!