BÜRUC
[*] "Rahmân” ve “Rahîm" kelimeleri, rahmet (رحمة) kökündendir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlaşılır (Müfredât). Rahmân “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmayacağı için “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Rahîm “çok merhametli” demektir. Bu özellik Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Nitekim ‘rahîm’ kelimesi, Tevbe 9/128. âyette Resulullah için; Fetih 48/29. ayette ise müminler için kullanılmıştır.
[*] “Burç (برج)”, Arapçada köşk ve kale anlamına gelir (Mekayis). Birinci kat semayı süsleyen takımyıldızlar, uzaktan köşkler ve kaleler gibi gözükürler (Nisa 4/78, Hicr 15/16, Furkan 25/61).
[1*] Allah Teala, ahiretteki yargılamada her toplum için kendilerinden şahit getirecek ve her şey hem tutulan kayıtlarla hem şahit ifadeleriyle kesin olarak ortaya konacaktır (Nisa 4/41, Hud 11/18, Nahl 16/84, 89, Kasas 28/75, Zümer 39/69, Mümin 40/51, Kaf 50/21).
[2*] Buraya kadar olan üç âyette Allah yemin etmektedir. Allah’ın bir şeye yemin etmesi, onun önemine vurgu yapmak ve daha sonra gelen şeye dikkat çekmek içindir.
[*] İkinci Himyerîler’in son hükümdarı olan Zûnüvâs Yahudiliği kabul etmiş, 523’te Necran’ı ele geçirerek Hristiyanlardan Yahudiliğe geçmelerini istemiş, kabul etmeyenleri ateş dolu çukurlara attırarak yaktırmıştır. Rivayetlere göre Zûnüvâs 120.000 kişi ile Necran’ı kuşatmış, yaklaşık 2.000 kişiyi bir kiliseye doldurarak ateşe vermiştir. Diğer taraftan kazdırdığı uzun ve derin hendeklere odun doldurulmuş, bu odunlar tutuşturulduktan sonra Hristiyanlar içine atılarak yakılmıştır. Zûnüvâs tarafından öldürülen Hristiyanların sayısı İslâmî kaynaklarda 20.000, Süryânî kaynaklarda ise 4.000 olarak belirtilmektedir. Halkı hendeklere doldurarak öldürme olaylarının tarihte çeşitli zamanlarda meydana geldiği anlaşılmaktadır. Yemen’de Tübba‘, Bâbil’de Buhtunnasr, Kostantiniye’de Kral Konstantin devirlerinde benzeri olaylar görülmüştür (DİA, Ashabu’l-Uhdud).
[*] Allah’a inanmak, O’na güvenmekle olur. İnandığını söyleyen herkes O’na gereği gibi güvenmez. Dolayısıyla Allah’a güvenenler, bu gibilerin hesaplarını bozar ve onları fena halde sinirlendirirler (Maide 5/59, A'raf 7/126, Hac 22/40).
[1*] “İşkence” anlamı verdiğimiz kelimenin kökü fitne (فتنة)“dir. Fitne”, altını içindeki yabancı maddelerden ayırmak için ateşe sokmaktır (Müfredat). Kur’an’da bu kelime imtihan (A’râf 7/155), aldatma (A’râf 7/27), cehennem azabı (Zariyât 51/10-14) ve savaş (Bakara 2/216) anlamlarında da kullanılmıştır.
[2*] Arapçada tövbe, dönüş yapmak demektir. Tövbe edip girdiği yanlış yolu bırakan ve iyi işler yapmaya başlayan kişilerin işledikleri günah ne olursa olsun Allah o günahı bağışlar. Tövbe kapısı, Müslümanlara bu büyük zulmü yapanlara dahi açıktır (Âl-i İmran 3/135, Nisa 4/17, Taha 20/82, Furkan 25/68-71, Zümer 39/53).
[*] Bakara 2/82, Nisa 4/122, Maide 5/9, Yunus 10/9, Nahl 16/97, Kehf 18/107, Ankebut 29/58, Mü’min 40/40, Teğabün 64/9.
[*] Yunus 10/4, 34, Enbiya 21/104, Neml 27/64, Ankebut 29/19, Rum 30/11, 27.
[1*] İrâde, istemek ve dilemektir. Allah, bütün kullarının yola gelmesini irade eder ama kimseyi zorlamadığı için (Bakara 2/256) sadece gereğini yapanları yola getirir (Nisa 4/26). Allah, bir şeyi irade ettikten sonra “ol” emrini verirse o şey mutlaka olur (Yasin 36/82) İmtihanla ilgili konularda “ol” emrini, sadece gereğini yapanlar için verir (İnsan 76/30, Tekvir 81/29).
[2*] Hud 11/107, Hac 22/14.
[*] Salih aleyhisselamın elçi olarak gönderildiği Semud kavmi, bağ ve bahçeleri, pınarları, ekinlik ve hurmalıkları olan bir yerde yaşıyordu (Şuarâ 26/147-148). Kayaları yontarak yaptıkları evler ve düzlüklere kurdukları sarayları vardı (Arâf 7/74, Hicr 15/82, Şuarâ 26/149, Fecr 89/9). Salih aleyhisselamın getirdiği âyetler ve gösterdiği deve mucizesi, onları iknaya yetiyordu ama ona inanmak menfaatlerine ters düştüğü için inanmıyorlardı. Firavun ve hanedanı da aynıydı. Musa aleyhisselamın Allah’ın elçisi olduğunu kesin olarak anlamışlardı ama menfaatlerine ters düştüğü için onu bir türlü kabul edemiyorlardı (Neml 27/13-14).
[*] Nisa 4/126, İsra 17/60, Mü’min 40/45, Fussilet 41/54, Ahkaf 46/26.