MÜZZEMMİL

TEFSİR
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,


(Müzzemmil 73/1)
يَٓا اَيُّهَا الْمُزَّمِّلُۙ
Ey (verdiğimiz) görevi üstlenen kişi[*]!

[*] Yük yükleme anlamındaki “zeml (زمل)” (Mekayis) kökünden türeyen “müzzemmil” kelimesi ism-i fâil olduğu yani eylemi yapan kişiyi ifade ettiği için, kendisine verilen nübüvvet görevini üstlenmiş olan Muhammed aleyhisselamı gösterir. Müzzemmil 73/5. ayet ona daha ağır bir görev yükleneceğini bildirmekte, Müddessir 74/1. ayet de Muhammed aleyhisselama verilen görevden bahsetmektedir.

 

(Müzzemmil 73/2)
قُمِ الَّيْلَ اِلَّا قَل۪يلًاۙ
Az bir kısmı hariç geceleyin ayakta ol!


(Müzzemmil 73/3)
نِصْفَهُٓ اَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَل۪يلًاۙ
Gece yarısında kalk (ve ayakta ol) ya da (ayakta olacağın süreyi) biraz eksilt[*].

[*] Arapçada “gece (ليل)” sözcüğü, gün batımından gün doğumuna kadarki zaman diliminin tamamını kapsar. Gece üç ana bölümden oluşur. Bu bölümlendirme matematiksel hesaba göre değil, ufkun kararmasına ya da aydınlanmasına göre yapılır; çünkü Hûd 11/114. ayet, gecenin gündüze yakın bölümlerinden bahseder ve bu yakınlık gördüğümüz güneş ışığı ve ısının değişikliğiyle anlaşılır. Uzunluktan bağımsız olarak, bu bölümlerin her birine “gecenin üçte biri” denir. Gecenin birinci bölümü akşam ve yatsı namazlarının vaktidir. İkinci bölümü yatsı vaktinin bitiminden seher vaktine kadar olan uyku ve dinlenme vaktidir (En’am 6/96). Üçüncü bölümü ise seher/sahur vaktiyle sabah namazının vaktidir. Gecenin birinci ve üçüncü bölümleri alacakaranlıktır ve uzunlukları hemen hemen birbirine eşittir. İkinci bölüm ise ikisinin ortasındaki en uzun bölümdür (İnsan 76/26). Bu bölüme “gece yarısı (نصفه)” denir (Müzzemmil 73/20). Kalkmak için yatmış olmak gerekir. Bu yüzden “gece yarısında kalk” emri, yatsı namazı kılınıp bir miktar uyuduktan sonra gecenin orta bölümünde herhangi bir saatte kalkmayı ifade eder. Ayakta kalınan süreyi “biraz eksiltmek” orta bölümün bir kısmında uyumakla, “biraz artırmak” ise orta bölümle birlikte seher vaktinin de bir kısmında ayakta mümkün olur.

Müzzemmil 73/20. ayette Nebimizin ve onunla birlikte bazı müminlerin bu ayette verilen emri nasıl yerine getirdikleri ayrıntılı olarak anlatılmakta, “gecenin üçte birinde”, “yarısında” ya da “üçte ikisine yakınında” ayakta oldukları bildirilmektedir. Nebimizin teheccüt namazını kılmak için kalkması zaten zorunludur (İsra 17/79). Teheccüt namazı gecenin orta bölümünde veya seher vaktinde kılınır. Tek başına seher vakti, gecenin üçte birinden az olduğu için Nebimizin ve onunla birlikte olanların Kur'an çalışmak amacıyla gecenin orta bölümünde kalkmış oldukları kesindir. Öyleyse, “gecenin üçte birinde” ayakta olmak, orta bölümde bir müddet ayakta olup sonra sabah namazına kadar uyumak şeklinde anlaşılabilir. “Gecenin yarısında” ayakta olmak, orta bölümde mümkün olabilir. Gecenin üçte ikisi, orta bölümle seher ve sabah namazı vakitlerini içeren iki bölümün toplamıdır. Bundan sabah namazı vakti hariç tutulup seherde ve orta bölümün çoğunda ayakta olunduğunda da “gecenin üçte ikiye yakınında” ayakta kalınmış olur. 
 

(Müzzemmil 73/4)
اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلًاۜ
Yahut biraz daha (süre) ekle[1*] ve Kur'ân'ı tertîl üzere oku /âyet kümelerinin[2*] bağlantılarını bulup onları doğru bir şekilde sıralayarak oku[3*]!

[1*] Müzzemmil 73/20.

[2*]“Ayet kümeleri” anlamı verdiğimiz “kur'ân”, karaa (قرأ) fiilinin mastarı olup toplama ve birleştirme anlamındadır. Mastar olarak kullanıldığı gibi bütünlük ve küme anlamında isim olarak da kullanılır. Allah’ın son kitabına Kur’an denmesi, bütün sureleri toplayıp bir araya getirmesi sebebiyledir (Lisanu’l-Arab). Arapçada kur’ân (قُرْآنً) kelimesinin çoğulu olmadığından tekil için de çoğul için de kullanılır. Bu sebeple kur’ân kelimesine, bağlamına göre, kur’ânlar yani ayet kümeleri diye de anlam verilebilir.

[3*]Tertîl, bir şeyin bağlantılarını kurup onu doğru bir şekilde sıralamaktır (Müfredat). Allah, kendi sözlerinden ibaret olan ayetlerin birbirleriyle bağlantılarını da kendisi kurmuş, onları, açık ve anlaşılır bir metotla, hikmet metodu ile düzenlemiştir (A'raf 7/52, İsra 17/106, Furkan 25/32). Burada Muhammed aleyhisselama emredilen tertîl, Allah’ın kurduğu bağlantıları bularak ayet kümelerini ona göre anlamaya çalışmasıdır. Böylece Kur’an’ı, Allah’ın istediği şekilde okumuş olacaktır. Bu ayet, surenin son ayeti ile birlikte düşünülünce Nebimizin Mekke’de, her gece ümmetinden bir kesime, Kitabı ve hikmeti öğrettiğini (Bakara 2/151, Al-i İmran 3/164, Cuma 62/2), 20. ayet ise onun bu metodu Medine’de, uygun zamanlarda öğretmeye devam ettiğini açıkça göstermektedir. 


(Müzzemmil 73/5)
اِنَّا سَنُلْق۪ي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَق۪يلًاۜ
Çünkü sana ağır bir görev yükleyeceğiz.


(Müzzemmil 73/6)
اِنَّ نَاشِئَةَ الَّيْلِ هِيَ اَشَدُّ وَطْـًٔا وَاَقْوَمُ ق۪يلًاۜ
Gece ortamı daha etkili ve (o sırada) okuma daha kalıcı olur.


(Müzzemmil 73/7)
اِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَو۪يلًاۜ
Gündüzün uzayıp giden işlerin olur.


(Müzzemmil 73/8)
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ اِلَيْهِ تَبْت۪يلًاۜ
Sahibinin özelliğini[*] aklından çıkarma ve her şeyinle O’na yönel!

[*]  En güzel özellikler Allah’a aittir. O’na, onlarla yalvarın. Allah’ın özellikleri konusunda yamukluk yapanları (sınırları aşanları) bırakın. Onlar, ettiklerinin cezasını bulacaklardır.” (Bkz. Araf 7/180)


(Müzzemmil 73/9)
رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَك۪يلًا
O, doğunun da batının da Sahibidir . O'ndan başka ilâh yoktur. Öyleyse O’nu kendine vekil et!


(Müzzemmil 73/10)
وَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَم۪يلًا
(İnsanların) Söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl.


(Müzzemmil 73/11)
وَذَرْن۪ي وَالْمُكَذِّب۪ينَ اُو۬لِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَل۪يلًا
O varlıklı yalancıları Bana bırak; onlara biraz süre ver!


(Müzzemmil 73/12)
اِنَّ لَدَيْنَٓا اَنْكَالًا وَجَح۪يمًاۙ
Bizim yanımızda demir halkalar, alevli ateş,


(Müzzemmil 73/13)
وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا اَل۪يمًا
yutulması zor yiyecek ve acıklı bir azap vardır.


(Müzzemmil 73/14)
يَوْمَ تَرْجُفُ الْاَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَث۪يبًا مَه۪يلًا
Bunlar, yerin ve dağların sarsıldığı, dağların kum yığınına döndüğü günde olacak.


(Müzzemmil 73/15)
اِنَّٓا اَرْسَلْنَٓا اِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَٓا اَرْسَلْنَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ رَسُولًاۜ
Size şahitlik edecek[*] bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun’a da bir elçi göndermiştik.

[*] "Her toplumdan (ümmetten) bir şahit getirdiğimiz zaman onların hali nice olacaktır!? Seni de bunlara şahit getireceğiz. Ayetleri görmezlikte direnenler (kâfirler) ve elçiye baş kaldırmış bulunanlar, o gün toprağa karışıp kaybolmuş olmayı ne kadar çok isterler. Ama Allah'tan olup biten hiçbir şeyi gizleyemeyeceklerdir. “ (Bkz. Nisa 4/41-42)


(Müzzemmil 73/16)
فَعَصٰى فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَاَخَذْنَاهُ اَخْذًا وَب۪يلًا
Firavun o elçiye karşı koymuştu. Biz onu çok kötü yakalamıştık.


(Müzzemmil 73/17)
فَكَيْفَ تَتَّقُونَ اِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يبًاۗ
Ayetleri görmezlikten gelirseniz, çocukları bile ihtiyarlatan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız?


(Müzzemmil 73/18)
اَلسَّمَٓاءُ مُنْفَطِرٌ بِه۪ۜ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا
O gün gök yarılacak, Allah’ın verdiği söz yerine getirilecektir.


(Müzzemmil 73/19)
اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلًا۟
Bunlar, aklınızdan çıkarmamanız gereken bilgilerdir. Yapması gerekeni yapan[*] Rabbinin gösterdiği yola girer.

[*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir(Müfredât).


(Müzzemmil 73/20)
اِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ اَنَّكَ تَقُومُ اَدْنٰى مِنْ ثُلُثَيِ الَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَٓائِفَةٌ مِنَ الَّذ۪ينَ مَعَكَۜ وَاللّٰهُ يُقَدِّرُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۜ عَلِمَ اَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاٰنِۜ عَلِمَ اَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضٰىۙ وَاٰخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْاَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِۙ وَاٰخَرُونَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۘ فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُۙ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًاۜ وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرًا وَاَعْظَمَ اَجْرًاۜ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Senin ve seninle beraber olanlardan bir kısmının, gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini uyanık geçirdiğini Rabbin elbette biliyor. Gece ile gündüzün ölçüsünü koyan Allah’tır. Sizin bunu tam başaramayacağınızı bildiği için yüzünüze baktı (da işinizi kolaylaştırdı). Artık Kur'ân’ı kolayınıza geldiği zaman[*] okuyun. O, içinizden hastaların olacağını, kiminizin Allah'ın lütfundan yararlanmak için yeryüzünü dolaşacağını, kiminizin de Allah yolunda vuruşacağını bilir. Öyleyse Kur’an’ı, kolayınıza geldiği zaman okuyun. Namazı tam kılın, zekâtı verin ve Allah için güzel bir ödünç ayırın. Bugün kendiniz için yaptığınız her hayrı, yarın Allah katında daha iyisiyle ve çok daha büyüğü ile bulursunuz. Allah'tan bağışlanma dileyin. Çünkü Allah’ın bağışlaması çok, ikramı boldur.

[*] Suredeki bütünlüğün bozulmaması için مَا تَيَسَّرَ’deki ما’yı, fiile mastar ve vakit anlamı yükleyen bağlaç (mevsul) saymak gerekir.  Ona “kolayınıza geldiği zaman” anlamı vermemiz bundandır.